Ülkemizin krizlere sürüklenmesinde esas sorumlular idareciler olmakla birlikte, yapılan yanlışlara vaktinde ve zamanında itiraz etmeyen hukukçular, ekonomistler, sanayiciler velhasıl herkes farklı nispetlerde de olsa sorumludur.
“Hukuk ve adalet devleti”nden sapmanın başladığı ‘ilk karar ve ilk adım’da hukukçular güçlü bir şekilde itiraz etmiş olsaydı ülkemiz bu derece ‘hukuksuz ve adaletsiz bir yer’ olur muydu? Aynı şekilde ekonomik kriz bu derece büyümeden önce, ehil kişiler iktidarı kararlı bir şekilde ikaz etmiş olsaydı işler bu noktaya gelir miydi? Maalesef büyük ölçüde “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” tavrı sergilendi ve neticede bütün bir millet ağır faturalar ödemek mecburiyetinde kaldı. Türkiye’nin ciddi bir kriz içinde olduğunu artık iktidar mensupları da kabul ediyor. Sadece ülkemizi bu krizden yine kendilerinin çıkarabileceğini ileri sürüyor ki, bu fikre kendilerinin inanıp inanmadıklarını bilemiyoruz. İçinde bulunduğumuz kriz büyük olmakla birlikte doğru adımlar atarak buradan çıkmak mümkün.
TÜSİAD Başkanı Orhan Turan da yaptığı açıklamada ekonomik krizden çıkışın hâlâ mümkün olduğunu belirterek, “Ekonomik göstergelerin istenilen çerçeveden uzaklaştığı bu ortamda reel sektör olarak sormamız gereken şu: Ekonomi yönetiminin B planı nedir?” diye sormuş.
TÜSİAD Başkanı Turan şöyle demiş: “Enflasyonla doğru yöntemlerle mücadele etmiyoruz. Bu yüzden sürekli olarak kamu kurumlarının tahminlerinin yukarı revize edildiğine şahit oluyoruz. İster enflasyon ve cari açık olsun ister CDS ve kur olsun en başta hedeflediğimiz yerlerden çok uzağız. Krediye ulaşım pahalı, yatırım ortamı zayıf. Ekonomik yavaşlama şiddetlendi. Bu politikalarda ısrar ettikçe zaman kaybediyoruz. Her kaybedilen zamanın ekonomik açıdan bir maliyeti oluyor.”
“Finansal açıdan takip ettiğimiz iki mühim konu var” diyen Turan, “Bunlardan ilki Kur Korumalı Mevduat’ta ağustos ortası ile vade sonuna geliniyor. Şirketlerin KKM’yi ne kadar döndüreceği önemli. İkincisi sonbahardaki eurobond, sendikasyon dönüşleri. Yabancı yatırımcıların belirsizliklerden dolayı çok da istekli olmadıklarını duymaktayız. Döviz arzında yaşadığımız her sorun TL’de değer kaybı anlamına geliyor” tespitini yapmış.
TÜSİAD Başkanı Turan, Türkiye’nin ‘en önemli ilk 3 sorunu’nu ise şöyle sıralamış: “Kurumların yıpranması, adalette yaşadığımız problemler ve ülkemizin geleceği açısından çok önemsediğimiz eğitim kalitesindeki düşüş, beyin göçü. Ekonomide sorunları hızlı ve doğru adımlarla çözersiniz fakat yukarıda saydığımız bu üç konuda kararlılıkla ilerlemek zaman ister. Bu konularda ileriye gitmediğiniz müddetçe ülke olarak kalkınamıyorsunuz.”
Bu doğru tespitlerden sonra şunu soralım: Türkiye’nin neler kaybettiğinin farkında mıyız?