Bir zamanlar meşhur bir siyasetçi “Benim memurum işini bilir” demiş ve bu söz çok tartışılmıştı. Bu tesbit hangi niyetle yapılmış olursa olsun bir gerçeğe işaret ediyordu. Şimdiki idarecilere sorulsa onlar da “işlerini biliyorlar” ama bildikleri ‘iş’ milleti yanıltmak anlamına geliyor.
Peki, sosyal medyanın bu kadar etkili olduğu bir devirde nasıl oluyor da milleti yanıltmak mümkün oluyor? İşte, şimdiki idarecilerin ‘bildikleri’ bu. Önce bir şekilde medya gücünü ele geçirdiler. Sonra bunu kullanarak milyonlara hayal sattılar. Hadiseyi görüp ikaz edenleri de yine ellerindeki medya gücü ile susturdular.
Hatırlanacağı üzere yaklaşık 10 yıldır “2023 hedefleri”nden bahsedilir. Hatta bir adım daha ileri gidilerek “2053 ve 2071 yılı hedefleri’nden bahsedildiği de olmuştur. Elbette hedefler ilân edilmesi doğrudur, ama bu hedefler milleti yanıltmak için kullanılmamalı. Maalesef 2023 hedefleri büyük ölçüde milleti yanıltmaya yönelik açıklamalar olarak tarihteki yerini almıştır.
Resmî kayıtlarda “2023 hedefleri” şöyle anlatılmış: “Onuncu Kalkınma Planı, Kalkınma Bakanlığı’nın koordinasyonunda, katılımcı bir yaklaşımla kamu kurum ve kuruluşlarının yanı sıra toplumumuzun tüm kesimlerinden çok sayıda temsilcinin katkılarıyla hazırlanmıştır. Ön hazırlıkları 1/9/2010 tarihinde başlatılan Plan hazırlık süreci, 5/6/2012 tarihli ve 2012/14 sayılı Başbakanlık Genelgesiyle resmiyet kazanmıştır. İlgili Genelgeyle makroekonomik, sektörel ve bölgesel konularda 66 adet özel ihtisas komisyonu (ÖİK) ve çalışma grubu oluşturulmuştur. Söz konusu komisyonlarda üç bini aşkın akademisyen, kamu çalışanı, özel kesim ve sivil toplum kuruluşu temsilcisi bir araya gelerek çalışmalara katkı vermiştir. Planın hazırlık çalışmaları yerel düzeyde de yürütülmüştür.
Bu kapsamda, kalkınma ajansları aracılığıyla, mahalli idarelerin ve yerel aktörlerin Türkiye’nin kalkınma öncelikleri konusundaki görüşleri alınmıştır.
Bu çalışmalara, ülke genelinde yedi bini aşkın kişi katkı sağlamıştır.” (http://denizli.gov.tr/onuncu-kalkinma-plani, erişim: 8 Eylül 2021)
Mart 2013 tarihli T.C. Kalkınma Bakanlığı Onuncu Kalkınma Planı (2014-2018) Kamuda Stratejik Yönetim Çalışma Grubu Raporu”nun bir yerinde şöyle denilmiş: “Sayıştayın yapacağı performans denetiminin hukukî düzenlemeler nedeniyle hayata geçirilememiş olması stratejik yönetim sürecinin gelişimini olumsuz yönde etkilemektedir. Sorun, stratejik yönetim modelinde Sayıştayın rolü dikkate alınarak en kısa sürede çözüme kavuşturulmalı ve Sayıştay sürece mutlaka dahil edilmelidir. Burada unutulmaması gereken önemli bir nokta Sayıştay sürece dahil edilemezse TBMM’nin de denetim hakkını kullanamayacağı ve hesap verebilirlik sürecinin de işleyemeyeceğidir.
Sayıştay sürece dahil edildikten sonra Mecliste Sayıştay tarafından hazırlanacak raporları ve kesin hesap sonuçlarını inceleyen bir alt komisyonun oluşturulması da sürecin sorunlu alanları olan sahiplenme ve hesap verebilirlik boyutlarının işlemesi üzerinde olumlu etki yapacaktır.”
Plan ve açıklamalarda probleme doğru teşhis konulduğu görülüyor.
Peki, bu teşhislere göre tedavi yapıldığı söylenebilir mi? “Kamuda Startejik Yönetim Çalışma Grubu Raporu”nda dile getirilen denetleme görevi hakkıyla yerine getirilmiş midir?
Türkiye’yi idare edenler “10 yıl sonrası için bol vaadde bulunalım. Ya tutarsa” diye düşünmüş olabilirler. Ama uzun gibi görünen 10 yıl kısa sürede bitti ve verilen vaadler büyük ölçüde yerine getirilemedi. Yanıltarak iş görme devri sona erdi ya da erecek gibi görünüyor.
Mevlâm, milletimiz için hayırlısını nasip etsin inşallah.