Bediüzzaman Said Nursî, Münâzarât isimli eserinde bu asırda kimlerin ne sebeple düşeceğini, kimlerin ise nasıl yükselerek ilerleyeceğini şöyle ifade etmektedir:
“Sizin bey ve ağa, hatta şeyhleriniz dahi, eğer kuvvete istinad ile kılınçları keskin ise, bizzarûre düşeceklerdir; hem de müs- tehaktırlar. Eğer akla istinad ile, cebr yerine muhabbeti istimâl ve hissiyâtı, efkâra tâbî ise, o düşmeyecek, belki yükselecektir.”
Bu göstermektedir ki, kuvvete istinatla hareket edenler kim olursa olsun müstehak oldukları düşüşü yaşayacaklardır. Bu sebeple kuvvete dayanarak kılıcını keskinleştirmenin bir faydası yoktur. Akla istinad ve muhabbeti istimâl ile başkalarının fikirlerine önem verenler ise daima yükselerek ilerleyeceklerdir.
Bediüzzaman, Kürt aşiretlerine bizzat kendi hayatları içerisinden bir örnek vererek kendi bey, ağa ve şeyhlerini değerlendirmelerini istemektedir. Yani, bey, ağa ve şeyhleri kuvvete dayanarak kılıcını mı keskinleştiriyor?
Yoksa akılla, muhabbetle, başkalarının fikirlerine önem verip, onları dinleyerek mi hareket ediyor?
Çünkü en iyi örnek, yaşanılarak bizzat tecrübe edilen kendi hayatımızdan verilen örneklerdir. Bugün yapılması gereken öncelikle kendimizi kuvvete dayanmaktan vazgeçirmektir. Sonra da hayatımızın içerisindekiler (hayatımızın her kademesine dahil olanlar) kuvvete dayanarak hareket ediyorsa onları uyararak, kuvvete dayanmaktan uzaklaştırmaktır. En kısa sürede akla, muhabbete ve hissiyatlara tabi olmalarını sağlamaktır. Bunu yapabilmek bizi ve onları düşmekten kurtaracak ve yükselmenin yolunu açacaktır.