"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hatalarımızdan vazgeçmediğimiz müddetçe

Hüseyin GÜLTEKİN
14 Ekim 2019, Pazartesi
Öteden beri insanların çoğu; “nasılsanız öyle yönetilirsiniz” gerçeğini görmezden gelerek, hep başlarındaki idarecilerden şikâyetçi olmuşlardır.

“Siz kendinizi değiştirmedikçe, Allah’ın (cc) hakkınızdaki hükmü değişmez...” hakikatini kulak ardı ederek, kendilerine çeki düzen vermeden, hata ve kusurlarından vazgeçmeden başlarındaki idarecilerin değişmesini, hata ve yanlışlarından vazgeçmesini beklemişlerdir.

Halbuki; “İnsanlar idarecilerinin yolundadır” ikazını dikkate alsalar, idarecilerinin yanlış gördükleri icraatlarından vazgeçmeleri beklentilerinden önce, kendilerinin hata ve kusurlarını görüp, onlardan vazgeçerlerdi.

Böyle yapmayıp, idarecilerin yanlış icraat ve uygulamalarına sessiz kalıp, seyirci olmakla, Allah’ın; “Zalimlere meyletmeyin, yoksa Cehennem ateşi size de dokunur” tehdidini dikkate almıyorlarsa, bu yanlış uygulamalarının devam etmesine sebep olmuş olurlar.

Sözü fazla uzatmadan, yaptığı zalimliklerle nam salmış zalim olan Cengiz’in zalim torunu Hülagu ile genç ve cesur bir âlim olan Kadıhan arasında geçen şu diyaloğa bakalım. Yağmaladığı şehrin mühim âlimleriyle görüşmek isteyen Hülagu’nun bu dâvetine korkularından icabet etmek istemeyen âlimlerin içinden genç bir âlim olan Kadıhan, zalim hükümdarın bu dâvetini kabul eder. Yanına bir deve, bir keçi ve bir horozu alarak Hülagu’nun çadırına girer.

Genç âlimi tepeden tırnağa süzen Hülagu, alaycı ve küçümseyici bir eda ile; “Senden başka kimseyi bulamadılar mı?” diye sorar.

Kadıhan kendinden emin bir sesle: “Görüşmek için iri yarı boylu boslu birisiyle görüşmek istiyorsan sana bir deve getirdim. Sakallı, yaşlı başlı birisiyle görüşmek istiyorsan bu keçiyi getirdim. Gür sesli birisiyle görüşmek istiyorsan da işte bu horozu getirdim. Benimle görüşmek istemiyorsan; bunlarla görüşebilirsin” der.

Karşısındakinin öyle sıradan birisi olmadığını anlayan Hülagu, oturması için ona bir yer gösterir ve ilk sorusunu sorar: “Söyle bakalım beni bu şehre getiren sebep nedir?”

Kadıhan hiç duraklamadan: “Seni buraya getiren bizim amellerimizdir. Allah’ın (cc) bize verdiği nimetlerin kıymetini bilemedik, nankörlük ettik. Asıl vazifemizi ve gayemizi unuttuk, makam mevki, mal mülk peşine düştük. Zevk sefaya daldık. Cenab-ı Hak da bize verdiği nimetleri geri almak için seni buraya gönderdi” der.

Zalim Hülagu: “Peki beni buradan kim gönderebilir?” diye sorunca genç âlim Kadıhan; “O da bize bağlı. Kendimize çeki düzen verip, ne kadar kısa zamanda toparlanıp, bize verilen nimetlerin kıymetini bilir, zevk ve sefadan, israftan haksızlıklardan zulümden, birbirimizle uğraşmaktan vazgeçersek, işte o zaman sen buralarda duramazsın, kendiliğinden çeker gidersin” diye cevap verir.        

Okunma Sayısı: 1904
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı