Başta maske, hijyen, mesafe olmak üzere tavsiye edilen hemen bütün kaide ve kurallara elden geldiğince riayet ettiğim halde, dâvetsiz misafir korona izin almaya gerek duymadan ziyaretime geldi.
Dâvetsiz misafir beyanımdan rahatsız olmalı ki, korona bana lisan-ı haliyle kendisinin kendi başına hareket etmediğini; vazifeli bir memur olduğunu; mihmandarının izni dairesinde, emir tahtında hareket ettiğini; bunun için bana misafir olmak için kapımı çaldığını ifade edince bu noktada misafirime hoş geldin, şeref verdin demekten başka söz kalmamış oluyor.
Yapılan testlerimin pozitif çıkmasından sonra yapılan tavsiyeleri dikkate alarak evdeki karantina hayatım başlamış oldu. Eskiden beri şahsî okuma ibadet ve taatlerimin verdiği bu çeşit hayat tarzına aşina olduğum için karantina faslına fazla zorlanmamakla beraber, hak ve hürriyetlerin kısıtlanmasının ne kadar zor olduğunu ve Üstadın; “Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam” tesbitinin ne kadar önemli olduğunu karantina süresince yaşayarak öğrenmiş oldum.
Bu sari salgın vesilesiyle daha başka şeyleri de öğrenmiş oldum. Hemen herkes sebep ve sonuçlar itibarıyla bu salgını tanıtmaya, tarif etmeye çalışırken, Üstad Bediüzzaman’ ın; “zaaf-ı imandan neşet eden tuğyanlar musîbet-i ammeye sebep olur..” tesbitlerini karantina boyunca şahsen anlamaya çalıştım.
Yine Üstad’ın; “musîbet-i amme ekseriyetin hatasına terettüp eder... Musîbet cinayetin neticesi; mükâfatın mukaddimesi olabilir..” tesbitlerini de bu hastalık vesilesiyle anlamaya çalıştım.
Yine; “esas musîbet ve muzır musîbet dine gelen musîbettir..” buyuran Üstad, sair musîbet ve hastalıkların birer ihtar-ı İlâhî, birer ikaz-ı Rabbanî olduğunu da bu salgın vesilesiyle öğrenmeye çalıştım.
Bu meyanda bu salgın vesilesiyle tedbir adına bir süreliğine de olsa camilerin kapatılması, Cumaların yasaklanması; yine tedbir niyetine Nur hizmetlerine kısmen de olsa ara verilmesi bu salgının dine yönelik muzır bir musîbet olduğunu akla getiriyor bence.
Sebep ne olursa olsun Nur hizmetlerinin tatili koronadan öteye beraberinde Allah korusun daha başka hastalıklara, musîbet ve belâlara dâvetiye olacağını akıldan çıkarmamalı. Bu sebeple makul tedbirlerle beraber mutlaka Nur hizmetlerine ara vermeden devam etmeli. Üstadın; “hastalıklar, musîbet ve belâlar duâların vaktidir” tesbitlerini dikkate alarak her zamankinden daha fazla bu salgın döneminde bolca Risale, Kur’ân, Cevşen vs. gibi küllî duâlarla belâ ve musîbetlerin def’i için Allah’a yalvarmalı.
Salgına güya tedbir gayesiyle başta bilim kurulu olmak üzere diğer yetkililerin iyi niyetlerle de olsa hemen her gün yaptıkları menfi ve olumsuz yayınlarla toplumu korku, telâş ve paniklere sevk ederek, ye’is ve karamsarlığa sebep olan karantina günlerimdeki tahşidat ve propagandaları görünce Üstad Bediüzzaman’ın; “me’yus ve ümitsiz bir hastaya manevî bir teselli bin ilâçtan daha faydalı olabilir...” tesbitlerinin ne derece elzem olduğunu ve ayrıca; “hazık (ehil) ve mütedeyyin hekimlerin tavsiyelerine uyun” şeklindeki tavsiyelerinin ne yerinde ve doğru tavsiyeler olduğunu anlamış oldum.
Ayrıca bu korona dönemlerinde ve özellikle karantina günlerinde Üstad Bediüzzaman’ın değil ölüm oranları yüzde 2-3 olan salgınlarda, en riskli, en tehlikeli musîbet ve hastalıklar karşısında dahi; “musîbetlerin tenevvüü (çeşitliliği), bana musıkînin nağmeleri gibi geliyor..” şeklindeki merdane ve cesurane tavır ve duruşundan ne kadar uzak olduğumu öğrenmiş oldum.
Yine onun; “ruhum ve kalbim vücudumla meşgul olmasın diye hekimlere gitmedim; ilâçları istimal etmedim..” tercihlerinin de bizim gibi sıradan insanların ötesinde Bediüzzaman gibi Kur’ân’a hizmetten başka bir gayesi olmayan, bu yolda en tehlikeli hastalıkları dahi hatırına getirmeyen mücahitlerin ancak tavrı olabildiğini derk etmiş oldum.
Yine Türkiye’de ve dünyada kibir ve gurur abideleri olan bütün yetkililerin koronaya çare noktasında pes ederek çaresiz kaldıklarına hayret ederek şahit oldum.
Bu meyanda Üstad Bediüzzaman’ın; “Sungur bende on çeşit hastalık var. Bunlardan tek bir tanesi sende olsa yataktan kalkamazsın. Şifa duâlarını biliyorum; ama istimal etmiyorum...” ifadelerinin de bizim açımızdan ne anlama geldiğini yaşamakta olduğumuz korona dönemlerinde ve karantina günlerimde şahsen ibret alarak anlamaya çalışıyorum.