"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Allah’ın “mahlûkatını” sevmesi

Hüseyin Şahinoğlu
27 Ocak 2021, Çarşamba
Tahkiki iman mesleğinde, hem genel iman esasları hem de onların detayı olan meselelerde kâinatın şahitliğinden yola çıkmak en temel usûlî prensiplerden birisidir.

Zaman zaman ezbere bir cümle olarak “Allah bizi seviyor, Allah bütün mahlûkatını seviyor” deriz. Peki genel bir hüküm olarak “Allah’ın, mahlûkatını sevip sevmediğini” nasıl tesbit edebiliriz?

Bunun için Yaratıcının bize verdiği insanî özelliklerimizi anlama vesilesi kılarak şu basit, fakat açıklayıcı benzetmelerden ilerleyebiliriz. Bir bestekâr, yaptığı besteyi sever mi? Yahut bir mimar, çizimini yaptığı binayı sever mi? Bu ve benzeri soruları uzatabiliriz. Hiç şüphe yok ki bu soruların hepsinin cevabı “evet”tir. Pekiştirmek için tekrarlayacak olursak, evet, her usta eserini sever.

Allah, mahlûkatı yaratan, mahlûkat da Allah tarafından yaratılan eserler olduğuna göre, -yukarıdaki örnekler bağlamında- Allah ile mahlûkat arasındaki ilişki, bir bakıma usta ile eseri arasındaki ilişki olarak düşünülebilir. Madem ki usta eserini sever, öyleyse Allah da, yarattığı bütün mahlûkatını sever, diyebiliriz.

Demek ki insanî donanımımızla varlık âleminden yola çıkıp düşündüğümüzde Allah’ın, yarattığı bütün mahlûkatı sevdiğini, hiçbir şüpheye yer vermeksizin temellendirebiliriz. Ancak burada “uluhiyetin” kendine mahsus şe’ni / özelliği dolayısıyla O’nun sevmesi ile bizim sevmemiz arasında eş anlamlılık kuramayız. Çünkü bizdeki sevme ihtiyaçla alâkalıdır, zatî değil, arızîdir yani bize verilen bir duygudur ve mahlûktur; oysa ulûhiyet açısından hiçbir ihtiyaç söz konusu olmadığı gibi O’nun bu özelliği de arızî değil zâtî bir özelliktir. O halde buradan hareketle şunu kaydedebiliriz: Evet, Allah, yarattığı bütün mahlûkatını sever, ama bunun mahiyeti bizim meçhulümüzdür. 

Ayrıca O, bir şeye muhtaç olmaktan münezzehtir, sevmesi de diğer özellikleri gibi “ulûhiyetine” lâyık bir sevmedir.

Dikkat edilirse yukarıdaki örnekler ustanın eseri olan, fakat irade sahibi olmayan eserler içindir. İradenin devreye girdiği durumlarda ise ustanın eserini sevmesi, eserin iradesini ustanın istediği gibi kullanmasına vabestedir. Meselâ öğretmen her öğrencisini değil, başarılı öğrencisini sever. Bir müdür her elemanını değil, görevlerini iyi şekilde yerine getiren elemanını sever. O halde Allah da, irade verip mükellef kıldığı insan ve cinlerden, ancak iman ve salih amel ile hükümlerine uyanları sever.

Peki, Allah’ın (cc), mahlûkatını sevdiği konusunda vahiy ve sünnet ne diyor, diye baktığımızda, kâinattan yola çıkarak elde ettiğimiz sonuçla örtüşen bir tablo ile karşılaşıyoruz. Meselâ Kur’ân’da iki yerde Yaratıcı kendisini “seven” anlamında “Vedûd” ismiyle anıyor. 1 Tıpkı “Rahim” gibi kâinat baştan başa O’nun rahmet tecellisi olduğu gibi aynı zamanda “Vedudiyet” tecellisi olduğunu söyleyebiliriz, diye anlaşılıyor. Resul-i Ekrem de (asm) meşhur “esma hadisinde” Allah’ı “Vedûd” ismiyle zikrettiği gibi 2, teheccütte okuduğu uzun duâsının bir bölümünde şöyle yakarıyor:

“…Allah’ım! Sen Rahimsin, Vedudsun, dilediğini yapansın. Allah’ım! Bizi doğru yola ulaşan, başkalarını da doğru yola ulaştırmaya vesile olan kimselerden eyle, dalâlete düşen ve başkalarını da dalâlete düşüren kimselerden değil… 3

Üstad Hazretleri de, aynı konuyla ilgili olarak şunu söylüyor: “İşte, her halde, cemal ve kemal sahibi bilbedâhe cemal ve kemâlini sevmesi gibi, Zât-ı Zülcelâl dahi cemâlini pek çok sever. Hem kendine lâyık bir muhabbetle sever. Hem cemâlinin şuââtı olan esmâsını dahi sever. Madem esmâsını sever; elbette esmâsının cemâlini gösteren san’atını sever. Öyleyse, cemal ve kemâline ayna olan masnuatını dahi sever. Madem cemal ve kemâlini göstereni sever; elbette cemal ve kemâl-i esmâsına işaret eden mahlûkatının mehâsinini sever.” 4

Rabbimiz hepimizi dünyada ve ahirette nihayetsiz sevgisine mazhar etsin, inşallah!

Dipnotlar:

1- Bk. Hûd 11/90; Bürûc 85/14. 2- Tirmizi, “Daavât”, 82. 3- Tirmizi, “Daavât”, 30. 4- Said Nursî, Mektubât, Yirmi Dördüncü Mektup, İkinci Zeyil.

Okunma Sayısı: 1690
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Recep ziftci

    27.2.2021 08:43:17

    Maaşallah tebrikler

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı