Dün Merkez Bankası Başkanının İSO üyeleri ile yaptığı toplantıda üyeler ile tartışma yaşanınca ortam geriliyor. Merkez Bankası Başkanı, “Ucuz kredi veriyoruz. Şirketler gidip döviz alıyor, stokçuluk yapıyorlar. Listeleri elimizde. İSO üyeleri de var. Bunu yapmayın” diyerek liste tuttuğunu belirtiyor. Bunun üzerine İSO Başkanı Merkez Bankası Başkanına ”Kendisini enflasyondan korumak için elinde döviz tutan sanayiciyi stokçu kapsamına sokarsanız, tehlikeli bir haksızlık olur.” diyerek itiraz ediyor ve salondakiler tarafından da alkışlanıyor. Bugüne kadar bu üslup ile hiçbir Merkez Bankası Başkanının konuştuğunu tahmin etmiyorum. Bu tür yetkililer, bu tür kuruluşların üyeleri ile toplantı yaparak onları dinler, fikir alışverişinde bulunur ve problemler tesbit edilerek çözüm üretilir.

Bu tür olaylar piyasalarda olumsuz havanın esmesine neden olur, bedeli de vatandaş öder. Geçmişte Cumhurbaşkanı Sezer ile Bülent Ecevit arasında yaşanan olay gibi. Onun için yöneticilerin icraatlarında dikkatli olmaları ve üsluplarına itina göstermeleri gerekir. Basına açık yapılan bir toplantıda yaşanmaması gereken bir olayın yaşanmasına tecrübe noksanlığının sebep olduğu kanaatindeyim.

Bugün ise geçtiğimiz günlerde yapılan KPSS sınavındaki bazı soruların bir yayınevinin deneme sınavlarında çıkmış olmasını konuşuyoruz, “Yine mi sorular çalındı?” şeklinde toplumda bir kaygı oluştu. Olayın öğrenilmesi üzerine Cumhurbaşkanının DDK’ya inceleme talimatı vermesi, ÖSYM Başkanı Halis Akgün’ün görevden alınması, DDK’nin müfettişler görevlendirmesi ve Ankara Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulması olayın boyutunun ciddi olduğunu gösteriyor. Ne kadar Cumhurbaşkanı “Tek bir evladımızın mağdur edilmesine asla müsaade etmeyiz!” dese de kamuoyunda “Bir sınavı da yapamadılar!” şeklinde bir kanaat var. Çünkü bu olay sınava giren milyonlarca gencimizin ve ailenin hayalini yıktı. Devletin yaptığı bir sınavda soruların çalınması iktidar kadrolarının döküldüğünü gösteriyor. Bu olayların bir tek sebebi var, liyakat esasına uyulmayarak AKP’ye yakın kişilerin göreve getirilmesi ve her meselede Cumhurbaşkanından talimat beklenmesidir.

Yandaş gazeteciler bu olayı nasıl çarpıtırız telaşı içindeler. Cumhurbaşkanının Rusya-Ukrayna Savaşı ve tahıl koridorunun açılması gibi konularda diplomatik başarılarını baltalamak için yapıldığını söylemekteler. İktidarın başarısızlığını başkalarına ihale ederek, iktidarı temize çıkarma gayretindeler.

Başbakanlığı döneminde Süleyman Demirel çok önemli bir görevde bulunan ANAP’lı bir bürokratı DYP grubunun karşı çıkmasına rağmen görevde tutar, daha sonra bu bürokrat dönemin başbakanı Tansu Çiller tarafından görevden alınır. Cumhurbaşkanı olan Süleyman Demirel bu insanı Cumhurbaşkanlığı’nda Genel Sekreter Yardımcılığı görevine getirir. Sonra da bu şahıs ANAP’tan milletvekili adayı olur, ama seçimi kazanamaz. Bu insan Demirel’ in ikinci dönem Cumhurbaşkanı olmasına karşı çıkmıştı. Bu mesele devlet adamı Demirel’ in liyakata verdiği önemi nazara veriyor.

Devlet yönetiminde iktidar kadroları için tecrübe ve liyakat vazgeçilmez bir unsurdur.