Danıştay’da Ayasofya için açılan davanın duruşması geçen hafta yapıldı.
İktidarın bu hususta vereceği kararı endekslediği duruşmada savcı, kararnamede M. Kemal’e ait imzanın sahteliği iddiasının da, davanın da reddini ve topun bu konuda asıl karar mercii olan Cumhurbaşkanlığına atılmasını talep etti.
Büyük ihtimalle karar da öyle çıkacak.
Danıştay geçen yıl, Ayasofya gibi müzeye çevrilmiş olan kiliseden dönme Kariye Camii için “Vakfiye şartlarının gereği olarak tekrar camiye dönüştürülmesi gerekir” demişti.
Ama “Ayasofya için de emsal” olarak değerlendirilen o karardan bu yana Kariye’nin camiye çevrilmesi için hiçbir adım atılmadı.
Evvelâ bunu not edelim.
Sonrasında dikkat çeken diğer hususlar:
Cumhur’un üçüncü ortağı Perinçek, Ayasofya bahsinde ayrı telden çaldı. Kesinlikle ibadete açılmaması gerektiğini iddia etti.
Konuyla ilgili önemli iç adreslerden Ermeni Patriği “Cami olarak açılsın, ama Hıristiyanlara da ibadet edecekleri küçük bir yer ayrılsın” derken, Fener Rum Patriği “Cami olmasın, müze olarak devam etsin” açıklaması yaptı.
Atina keskin muhalefetini sürdürürken, ABD de işe müdahil oldu ve Dışişleri Bakanı müze olarak devamı gerektiğini savundu.
Bu arada içeriden ve dışarıdan “UNESCO’nun kültür mirası” boyutuna vurgu yapan itirazların da seslendirildiğine şahit olduk.
Bunlara karşı Saray ve ortağı meseleyi daha ziyade iç kamuoyuna yönelik olarak “egemenlik” bağlamında ele alan, ama dış dünyadaki karşılığının ne olduğunu şu aşamada kestiremediğimiz söylemlerini sürdürdüler.
Bakalım, süreç nasıl şekillenecek ve ne gibi bir neticeye bağlanacak? Temennîmiz, mahzun mabedin 87 yıllık ibadet hasretinin artık bitmesi ve Ayasofya’nın namaza kavuşması.
Ama yine tekrarlanan iç ve dış tepkiler, bu neticeyi elde etmenin çok ince, hassas ve dikkatli bir strateji takibine bağlı olduğunu bir defa daha gösterdi. Ve göründüğü kadarıyla, böyle bir stratejinin yine eksik olduğunu da.
Ayasofya’nın cami olmasına Hıristiyan âleminin bir kesiminden gelen itirazları, yine o cenahtan gelecek desteklerle karşılamanın taşıdığı önemi daha önce de vurgulamıştık.
Bu açıdan hiçbir gayret işareti göremeyişimiz, strateji eksikliğinin belirgin göstergesi.