11 Kasım 2012, Pazar
Meryem Cemile, yeni kuşakların pek fazla tanımadıkları bir isim. Ama bilhassa bizim gibi 50 yaş ve üzeri nesiller onu 1970’li yıllarda Amerika’da çıkan Nur-The Light dergisindeki mektup ve yazılarıyla tanıyorlar.
Bu mektup ve makaleleri Türkiye’ye duyuran neşir organı ise elbette ki gazeteniz Yeni Asya.
Musevî asıllı bir mühtedi olan Cemile’nin Bediüzzaman ve Risale-i Nur’la ilgili çarpıcı tesbitleri, fikir dünyalarımızda derin akisler uyandırmıştı.
Ancak zamanın hızlı akışıyla birlikte uzun yıllara yayılan bir süreçte bu tesbitler unutuluyor.
Onun için, zaman zaman bunların tekrar hatırlatılmasına ve hafıza tazelemelerine ihtiyaç var. Ve başka birçok hususta olduğu gibi Meryem Cemile örneğinde de bu vazifeyi üstlenen yayın organı ise, aylardır yeniden ihyası gereğini hep birlikte müzakereye devam ettiğimiz Köprü dergisi oldu.
Köprü, Mart-1986’daki Üstad özel sayısında, hem Cemile’nin Şahiner’e verdiği kısa mülakatı yayınladı, hem de onun 1975 ve 77’de Nur-the Light’ta çıkan yazılarından bazı kısa pasajları.
Mülakatta şöyle diyordu Meryem Hanım:
“Bediüzzaman Said Nursî’nin beni en çok etkileyen yönü, hapiste ve sürgünde uzun yıllar her türlü ıztıraba katlanması ve eserlerinde ahiret hayatına verdiği büyük ehemmiyet idi.”
Nur-the Light iktibaslarından biri şöyle idi:
“Bugün Müslüman ülkelerin kaderi haline gelmiş bulunan baskı ve zorbalık rejimleri altında Risale-i Nur’un metodu, halk arasında ve hayatın çeşitli safhalarında muhteşem bir tatbik kabiliyetine sahiptir. Başka yerlerdeki değişik İslâmî hareketlerin aksine, bu cereyan gayri müsait şartlar altında gelişebilme mahiyetini ispat etmiştir. Hatta bugün Türkiye’de iman ve İslam namına ne yaşıyorsa, bunun Bediüzzaman’ın yorulmak bilmez fedakârane gayretlerinin neticesi olduğunu söylemek mübalağa değildir.”
Köprü’nün aynı sayısındaki “Bir sorumsuzluk örneği” başlıklı yazıda da, Cemile’nin bir kitabının baştan savma yapılan Türkçe tercümesi eleştirilirken, bilhassa Bediüzzaman ve Risale-i Nur’la ilgili bölümde tesbit edilen çok fâhiş tahrif, çarpıtma ve sansür örnekleri tek tek sıralanıyordu.
Ve yazının sonunda şöyle bir not düşülmüştü:
“Gerek Meryem Cemile’nin sonradan kitapçık halinde basılan yazısının, gerek dış dünyada Risale-i Nur ve Bediüzzaman’a dair yazılmış sair makalelerinin bir kitap olarak, hatta bir seri olarak neşrini Yeni Asya Yayınlarından bekliyoruz.”
Maalesef bu çağrı bir temennî olarak kaldı.
Bugün bir “özeleştiri” olarak ifade ediyoruz ki, keşke çağrısını yaptığımız bu işi “havale etmek” yerine bizzat sahiplenip gereğini yerine getirmiş, yani bahsi geçen makaleleri tercüme ederek bir kitap dosyası şeklinde yayınevine sunmuş olsaydık, Meryem Cemile’yi de Yeni Asya Yayınları ailesinin bir mensubu yapabilirdik.
Ki, Meryem Hanım da kendisiyle mektupla yaptığımız ve Köprü’nün Kasım-1986 sayısında neşrettiğimiz mülakatında eksik ve yanlış tercümenin tam ve doğru tercümeyle telafi edileceğini belirterek aynı şeyi söylüyordu. O günden bugüne, bu vazife hâlâ yerine getirilmeyi bekliyor.
Meryem Hanımı yine rahmetle yad ediyoruz.
Okunma Sayısı: 1272
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.