İzmit’in samimi nur talebelerindendi, Faruk Malçok ağabeyimiz. O, bulunduğu toplulukta hemen kendini belli ederdi. Aklına takılan konunun anlamadan geçilmesini istemez, muhakkak açıklanmasını isterdi.
Son senelerde Alzheimer hastalığına yakalanmıştı, evden dışarı çıkamıyordu. Son aylarda bir de felç olunca tamamen yatağa bağımlı kalmıştı. Faruk ağabeyi tanıyan birkaç kardeşimiz ve ağabeyimizden görüşlerini sorduk. Aşağıdaki düşüncelerini ilettiler:
İlhan Özel: “Faruk abi 1970’li yıllardan itibaren hastalığına kadar dersleri hiç aksatmadan takip eden abimizdi. Hastalık süreci başlangıcında ailesi ve çocukları evde adeta tam bir kütüphane hazinesi nev’indeki eserlerin değerlendirmesi talebinde bulundular. Ben de cezaevi mahkûmlarına hediye edilmek üzere eserleri aldım. Kütüphanesi boşaltılırken hüzünlendiğini hissettim. En son 7-8 ay önce evinde ziyaretimde eskiyi çok net hatırladığını gördüm. Hatıraları canlandırdık sohbet ettik. Merhum Faruk abi 80 öncesi Derince ve Çene suyu mahallinde hizmetlerimiz daha tam inkişaf etmediği dönemlerde evini derslerimize tahsis edip hizmetin inkişafına vesile olmuştur.”
Rıfat Sarı:” Samimi, candan, konuşurken gülen yüzü, Risale-i Nur’a ihlasla sadakati olan bir ağabeyimizdi. Allah rahmet eylesin.”
Rıdvan Ercan: ”1966 senesi Adalet Partisi Kocaeli teşkilatında gençlerle görüşüyorken Faruk Malçok (Mollaoğlu, o zamanki soyadı) abi ile tanıştık. Henüz Risale-i Nur ile tanışmamış idim. 1967’de nurlar ile tanıştım, 1968 senesinde Kocaeli’de Şule Yüksel Şenler’in konferansı vardı, biz dışarda bekliyorduk. O kalabalıkta Faruk abi beni görünce “Rıdvan, sen de mi buradasın diyerek memnuniyetini ifade etmiş idi. O günlerden itibaren merhum Faruk abi ile tanışıyorduk. Allah gani gani rahmet eylesin.”
*
Faruk Malçok abimizle Yeni Asya’nın 40. Yılı münasebetiyle yaptığımız bir röportajın bir bölümünü, duaya vesile olması niyetiyle sunmak isterim:
- Sizi tanıyabilir miyiz?
İsmim Faruk Malçok.
02.12.1940’ta Ankara’da doğmuşum. 3 yaşında iken babamın tayini münasebetiyle İzmit’e gelmişiz. İlk ve Ortaokulu bitirdikten sonra askere gidene kadar İzmit’teki Seka ve Boru fabrikalarında çalıştım. 23.03.1960 ta Ankara’ya askerlik görevi için gittim. Askerden döndükten sonra önce Goodyear fabrikasına daha sonra da emekli olana kadar çalışacağım Petkim’e girdim. Petkim’de 19 sene çalıştıktan sonra emekli oldum.
- Risale-i Nurları nasıl ve ne zaman tanıdınız?
1965 yılında Goodyear’da çalışırken. Bir gece vardiyada çalışmaya giderken, eski arkadaşım Ali Kabasakal’la karşılaştık. ‘Nereye gidiyorsun‘ dedi. ‘İşe gidiyorum, ama herhalde grev ilan edilecek‘ dedim. ‘Gel seni bir yere götüreyim‘ dedi. ‘Nereye götüreceksin’ dedim. ‘Korkma, iyi bir yere götüreceğim’ dedi. Baktım iş saatine vakit var, ‘Peki gidelim’ dedim. Bir eve gittik. Birisi elinde kitap dini bir mesele okuyor. Yaklaşık bu yarım saat sürdü. Ben fazla bir şey anlamadım. Ama hoşuma da gitti. Dinleyen sessizce dinlemeleri özellikle dikkatimi çekti. ‘Siz ne zamanlar buraya geliyorsunuz’ diye Ali’ye sordum. O da ‘Haftada bir kez geliyoruz‘ dedi. ‘Ben de gelebilir miyim’ dedim. ‘Tabi gelebilirsin’ dediler. Oradan ayrıldım, fabrikaya gittim. Grev ilan edilmiş gördüm. Sebebini bilmiyorum, o akşamdan sonra o arkadaşlarla 3-4 sene görüşmedim. Unuttum o dersi. Sonra Petkim’e girdim. Orada nur talebelerinden, Gürbüz Dinçer, Ahmet Galitekin ve Yunus Topçu ile tanıştım. Gürbüz Dinçer’in özel ilgisi ile Risale-i Nurları daha yakından tanıdım. Hem Risale-i Nur’ları hem de Nur talebelerini sevmeye başladım. Derslere gitmeye başladım, risaleleri aldım, evde kendim de okumaya başladım. Allah’a şükür şu ana kadar da devam ediyorum.
- Yeni Asya’yı ne zaman ve nasıl tanıdınız?
İlk çıktığı günden itibaren almaya ve okumaya başladım. Ali İhsan Akkavaklar vasıtasıyla Yeni Asya’nın çıkacağını duymuştum. Yeni Asya’nın çıktığı gün Çubuklu köyüne gidiyordum. Yolda karşılaştık ve Yeni Asya’nın çıktığını söyledi, ‘Alır mısın’ dedi. ‘Tabi alırım, almaz mıyım’ dedim ve 3-4 tane alıp köye gittim. Köyde gazeteleri cami hocasına ve bir kaç arkadaşa verdim. Okuduklarında beğendiklerini ifade ettiler. O günden beri de alıp okumaya devam ediyorum.