"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ekonomide dinamik güç: Yerli üretim

M. Latif SALİHOĞLU
03 Ağustos 2019, Cumartesi
Hükûmet kadroları, uzun zamandır ekonomiye odaklanmış durumda. Çok sık aralıklarla yeni veya eskinin tekrarı mahiyetinde birtakım “ekonomik tedbirler” alıp duruyor.

Ne var ki, piyasalara güven verecek bir “iktisadî istikrar politikası” uygulanamıyor; kısa aralıklarla uygulansa bile, bu iş bir türlü oturaklı hale getirtilemiyor.

Bunun sebebi, hem çok basit, hem de çok girift. Basit, çünkü meselenin şâh damarı “yerli üretim”in canlandırılmasına bağlı. Girift, çünkü üretimin canlandırılması gerçeğini tereddütsüz bilen ve buna candan inananlar bile, bu işi realize edemiyor veya bu meyanda çaresiz, yetersiz kalıyor.

Sonra da, türlü bahaneler uydurup işin kolayına kaçıyor. İşin kolayı, hazırcılık. Hazırcılık ise, yerli üretimin zayıflaması ve ithalata dayalı tüketimin artması demek.

İşte, ân itibariyle Türkiye’nin içinde bulunduğu cendere, tam da burası...

* * *

Bir çok meselede olduğu gibi, ekonomik olarak da ilerleme kaydetmiş medenî dünya ülkelerinin durumuna bakmak ve onlardan örneklik teşkil edecek adımları kararlılık içinde almak lâzım gelir.

Meselâ, bu noktada benzeştiğimiz ülkelerin başında Almanya ve Japonya gelir.

Türkiye ile Japonya, tarihin hemen hemen aynı dönemlerinde Avrupa’daki gelişmeleri yakından takibe başladı. 

Rönesans hareketlerinden sonra, san’at, sanayi ve teknolojide büyük atılımlar yapan Avrupa, kendi içinde iki türlü ruh ve karakter yapısı barındırıyordu. 

Birincisi: İnsanlığa faydalı iş ve hizmetlerin en iyisini, en sağlam ve en güvenilir olanını ortaya koyan ve yaygınlaştıran Avrupa;

İkincisi: Sadece kendi insanını, hatta kendi elit tabakasını önceleyen egoist, kapitalist, sefih ve sömürgeci Avrupa.

Kendi dinî ve millî değerlerini koruyan Japonya, tâ başından itibaren birinci Avrupa’yı esas alırken; özellikle yeni Türkiye’nin sefih aktörleri, ne yazık ki ikinci Avrupa’nın adeta dilencisi olmayı tercih etti. 

Yeni Türkiye, Avrupa’nın san’at, sanayi ve üretim politikası yerine, onların çöplüğü haline gelmiş modasını, kültürünü, sefahatini, lehviyât ve rezaletini esas aldı.

Haliyle, bu gidişle, yerlilik ve millilik adına ne varsa, sadece lâfta kaldı: İsviçre Medenî Kànunu, İtalya Ceza Kànunu, Frengî Şapka Kànunu, Paris ve Londra merkezli moda rüzgârları, vesâire...

* * *

Evet, bu ve benzeri rüzgârın peşinden sürüklenip gidenlerin, yerli ve millî karakterli olması ve bu yönde üretimi canlandıracak politikalar üretmesi hiç mümkün mü?

Kaldı ki, sadece “yerli üretim” yapmak, herşey demek değildir. Yaptığınız üretimi hem canlı tutmak, hem yurt ve dünya piyasalarına arz etmek, hem de fiyat ve kalitede rekabet kabiliyetini sağlamanız gerekir.

İşte, başta Almanya ve Japonya olmak üzere gelişmiş ülkelerin yaptığı budur. Bu ülkelerin onlarca markası vardır ki, bunu bütün dünya piyasalarına arz edebiliyorlar.

Türkiye’nin de bu meyanda ciddî çaba göstermesi, gerek üretimde ve gerekse kalitede adı geçen gelişmiş ülkelerle aynı rekabet gücüne sahip olması, bizim de en büyük arzu ve temennimiz.

***

GÜNÜN TARİHİ  03 Ağustos 1960

Emekli İnkılâp Subayları

İhtilâl hareketleri için “Zamanla kendi çocuklarını yer” derler ya, 27 Mayıs Darbesinden 2 ay sonra aynen öyle oldu: 3 Ağustos 1960’ta Emekliye Sevkedilen İnkılâp Subayları Hâ­di­se­si patladı.

Esas darbeciler tarfından, kısaca “Eminsular” diye i­sim­len­di­ri­len 235 ge­ne­ral i­le a­mi­ral, o gün itibariyle top­lu­ca e­mek­li­ye sevk e­dil­di.

Bilâhare, daha alt kademedeki subayların da dahil edildiği Eminsular’ın sayısı Şubat 1961’de 5200’ü geçti. 

Bu durum, mevcut ordunun adeta lağvedilmesi ve cuntanın emrinde yeni bir ordunun kurulması anlamına gelir. Yani, 27 Mayıs Cuntası, peşpeşe iki darbe yapmış oldu: Birinci darbe ile, mevcut meşrû iktidarı (Demokrat Parti hükümetini) devirdi. İkinci darbe ile de, generaller dahil, ordunun hemen her kademesinde bulunan binlerce subayı emekliye sevk ederek, meslektaşlarını tasfiye etmiş oldular. Öyle ki, Genelkurmay Başkanı Org. Rüştü Erdelhun dahil, generallerin yüzde 80’den fazlasını mecburî emekliliğe sevk ederek ordu ile ilişiğini kestiler.

Okunma Sayısı: 1496
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı