Köşemizin kadim takipçileri bilirler ki, yıllardır sigara ve çay şekeri hakkında ciddî mânada tahşidat yapıyoruz.
Sigarayı, 1980’li yıllarda askere gittiğimizde, hatta nizamiyeden içeriye adım attığımız gün bıraktık. İnadımız inat, o gün bugündür hiç içmedik ve içmiyoruz.
Çayı “şekersiz”, yani sâde olarak içmeye başlamamızın üzerinden ise tam on sene geçti. Bu zaman zarfında, inadımız inat, hiç şekerli çay içmedik ve içmiyoruz.
Biz bu şekersiz ve de sigarasız halimizden son derece memnunuz; tıpkı, bizimle aynı durumda olanların memnuniyeti gibi.
* * *
Şekersiz çay içmeyi, önce nefsimizde denedik. Ardından, yazılı veya sözlü şekilde bizi dinleyen herkese bunun faydasını anlatmaya çalıştık. Şükür olsun, bunda da büyük çapta muvaffak olduk.
Bu hususta rahatlıkla diyebilirim ki, birlikte çalıştığımız personel arkadaşlarımızın, hatta okuyucu kitlemizin de yarıdan fazlası “şekerli çay” içmeyi bıraktı; sade şekilde içmeye başladı. Tercihen limonlu...
Bilvesile, bundan on yıl önce yazdıklarımıza şöyle bir göz attık. Baktık ki, bir kısmının tekrarında fayda var. Biz de bu faydalı noktaları düşünerek, o zamanki yazıların bir kısmını güncelleyerek sizinle yeniden paylaşamayı uygun gördük.
Gayret bizden, niyet ve karar size ait.
VAZGEÇİLMEZ BİR ÂDET
Sıcak çay içmek, bizim için vazgeçilmez âdet ve alışkanlıkların başında gelir.
Çayın, siyah çay, yeşil çay, yahut bitki çayları diye muhtelif çeşitleri vardır. Hemen hepsi de faydalıdır, şifâlıdır. Ancak, bu çayları dozajında ve usûlü dairesinde içmek lâzım. Aksi halde, faydadan çok zarar verebilir.
Yaygın ve vazgeçilmez olanı, bildiğimiz normal siyah (kırmızı) çaydır. Bunun, mutlaka kıvamında ve kararında demlenip servis edilmesi itina ister, maharet ister.
Fayda verecek şekilde içilmesi ise, ayrı bir san'at ve mârifet ister. Her seansta ortalama iki bardak kadar içilen az limonlu çay, içenler tarafından en ideal ve en lezzetli bir alışkanlık olduğu ifade ediliyor.
İşin uzmanları tarafından yapılan açıklamalara göre ise, "üç beyazlar"dan olan beyaz şekerin, çayda hiç kullanılmaması daha faydalıdır. Zira, işlenmiş beyaz şeker, vücudun ihtiyaç duyduğu bir madde değildir. Normal bardağa bir adetten fazla konulması ise, bünyede ciddî risklere yol açabilir, vücuttaki insülin dengesinin bozulmasına sebebiyet verebilir.
Evet işlenmiş beyaz şeker, vücuttaki insülin dağılımının normal seyrini bozduğu için, başta şeker hastalığı olmak üzere, bir dizi arızayı da tetikleyebiliyor. Hele hele, vücudun yağ bağlaması ve obezite hastalığının en büyük sebeplerinden biri beyaz şekerdir. Dolayısıyla, beyaz şeker yerine, kimyevî reaksiyona uğramamış, yani işlenmemiş durumdaki fıtrî/doğal tatlıları almak daha sağlıklı tercih olsa gerektir.
Kaldı ki, eski zamanda beyaz çay şeker yoktu. Un ve tuz vardı; ancak, bugün yaygın şekilde kullanılan beyaz şekerin üretimi 1800'lü yıllarda başlamış görünüyor.
İlk başlarda temiz, sâde, katkısız üretilen şeker, zamanla öyle farklı ve zararlı bir şekle, kıvama sokuldu ki, kullanmaktansa, ondan uzak durmaya çalışmak çok daha faydalı ve hayırlı bir hale geldi.
Şahsım itibariyle, 2010 yılı sonbaharından itibaren şekerli çaydan tamamen uzak durma noktasına geldiğim için, bunu sizlere de rahatlıkla tavsiye edebiliyorum.
Eskiden, bir bardak çaya üç adet şeker attığım oluyordu. Bunu, sonra ikiye, ardından bire ve nihayet yarıma kadar indirdim. Yaklaşık on yıldır, çayı az limonlu ve fakat hiç şekersiz içmekteyim.
(Devamı var)
***
GÜNÜN TARİHİ: 4 KASIM 1922
Takvim-i Vekayi
Haftalık olarak çıkan ilk resmî gazete Takvm-i Vekayi, 11 Kasım 1831'de yayın hayatına başladı. 4 Kasım 1922 tarihi itibariyle de yayın hayatı sona ermiş oldu.