AKP ve MHP’nin grup toplantıları canlı yayınlanmaya devam ederken, muhalefet partilerinin grup toplantıları ya yayınlanmıyor ya da yarıda kesiliyor. 

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener grup konuşmalarını genellikle ikiye ayırıyor. Konuşmasının yarısında esnaf, çiftçi, EYT’li gibi temsilcilere ayırıyor. Bu konuşmalar bitince de konuşmasına kaldığı yerden devam ediyor. Ancak aylardır tam “milletin temsilcilerinin konuşması”na sıra gelince toplantıyı canlı yayınlayan TRT birden yayını kesiyor. Bu hep böyle devam edip gidiyor. 

Akşener’e yapılan bu haftada CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yapıldı. Konuşması canlı yayınlanmaya devam ederken, TRT yayını keserek reklâmlara geçti. Reklâmların bitiminde yayına başka bir programla devam edildi. 

Grup konuşmaları partilerin sosyal medya hesaplarından canlı yayınlanıyor, ama “devletin televizyonu”nun böyle bir uygulama yapmasını anlamak mümkün değil. “TRT’nin yeni yönetimi bu durumu düzeltir” diyenler de vardı, ama yanıldılar. Aynı uygulamayı yeni yönetim de devam ettiriyor. 

Partiler konuşmalarının kesilmesinden rahatsız, ama bir şey yapamıyor, eleştirmekle kalıyorlar. Bu durum insanların aklına şu soru getiriyor: “Devletin resmî yayın organı olan ve vatandaşın vergileriyle yayınını sürdüren TRT, AKP Genel Başkanı Erdoğan, bir bakan ya da parti veya hükümet sözcüsü konuşurken yayını kesse genel müdürünün başına ne gelir? Daha doğrusu yayını kesebilir mi?” 

Soruların cevabı belli… Ke-se-mez-ler… 

*** 

BİR HAFTADA NE DEĞİŞTİ? 

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin yedi gün içinde görüşlerinin taban tabana zıt değişmesini anlam verilemiyor.  

Önceki hafta, “Milliyetçi Hareket Partisi Cumhur İttifakı’nın bir ortağı olsa da işlevi ve üstlendiği demokratik sorumluluğu MUHALEFETTİR, bunun yanı sıra TBMM’de denge ve denetleme göreviyle mesuldür” demesinden sonra “Bahçeli’nin dilinin altında bir şey var” diye yorumları yapılmış, erken seçim dahi gündeme gelmişti. 

Bahçeli bir hafta sonra -ne olduysa artık- “Hükümet değilsek de hükümete bakan vermemiş olsak da Cumhur İttifakı’nın sevabına da günahına da sonuna kadar ortağız, anca beraberiz kanca beraber olacağız” deme noktasına geldi. 

Bahçelinin bir hafta arayla yaptığı açıklamalarını duyunca, MHP Genel Başkanı yardımcısı Semih Yalçın’ın aylar önce söylediği, “Bir siyasetçinin inandırıcılığı geçmişte sergilediği siyasî tavrın değişip değişmemesine değil; ait olduğu camiaya mensubiyetindeki sağlamlığa, bağlı bulunduğu siyasî partideki istikrar ve samimiyetine bağlıdır” sözünü hatırlattı. 

Sayın Yalçın’ın çok önceden söylediği bu sözler Bahçeli’nin tavır ve söz değişikliğini izah eder mi, bilemiyoruz, ama yedi gün içinde bu değişikliğinin sebebi de merak ediliyor… 

*** 

HELÂLLEŞİYORSUNUZ DEĞİL Mİ EFENDİM? 

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun helâlleşme ile ilgi sözleri kendi partisi içinden birkaç kişi ve iktidar kanadında eleştirilirken kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Artık insanlar aralarında konuşurken helâlleşmeden bahseder oldu, oluyor. 

Meclis Genel Kurulu’nda da değişik vesilelerle bu ifade kullanılır oldu. Meclis genel kurulunda önce üç gündem dışı konuşma, ardından birer dakikalık konuşmalar, bunun ardından grubu bulunan partilerin grup başkanvekilleri konuşuyorlar. Konuşma sıraları partilerin milletvekili sayılarına göre belirleniyor. 

Geçtiğimiz hafta bu sıralamada bir değişiklik olunca İYİ Parti Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu, “Sayın Başkanım, ben dün, mazeretim münasebetiyle biliyorsunuz, MHP’den başlanmasını arz etmiştim. Bir hak tecavüzü olmasın diye bugün, kendim başlayabilirim” diye konuşmasına başlayınca MHP Grup Başkanvekili Muhammed Levent Bülbül (tutanaklara yansıdığı şekliyle) “Helâldir!” diye seslendi. Bunun üzerine oturumu yöneten TBMM Başkanvekili Nimetullah Erdoğmuş, “Helâlleşiyorsunuz değil mi efendim?” diyerek Dervişoğlu’nun konuşması için mikrofonu açtı. 

Bu soruya cevap veren olmadı, ama bu “helâlleşme” kelimesini bundan sonra değişik vesilelerle çok duyacağız anlaşılan. 

*** 

İKTİDAR SADECE İZLİYOR!

Bu haftaki vekil köşemizin misafiri Kayseri Milletvekili Dursun Ataş…  

Meclis Genel Kurulu’nda bir dakikalık gündem dışı konuşmasında ekonominin durumunu özetleyen Ataş şunları söylüyor:  

“Dolar 11 TL’ye, altının gramı 650 TL’ye dayandı. Hazine ve Maliye Bakanı başta olmak üzere yetkililer kötü gidişe önlem alamıyor. Enflasyon sürekli yükseliyor, işsizlik çığ gibi artıyor, ülke ekonomisi çöküyor, iktidar da herkes gibi izliyor. ‘Maaşını dolarla mı alıyorsun’ diyen damatlar, dolar 3.50 iken televizyonlarda caka satan jöleli saray danışmanları, liyakatsiz sadık bürokratlar, iktidara toz kondurmayan gazeteci bozuntuları, iktidar müteahhitleri vatandaş kan ağlarken neredeler? Vatandaşın içler acısı hâli onların umurunda mı? Ekonominin kitabını yazdığını gururla söyleyen, Merkez Bankası’nın 128 milyar dolar rezervini tüketen ‘Ekonominin sorumlusu benim ben!’ diyen Cumhurbaşkanını bugün gelinen son noktada sorumluluk almaya ve sandığı vatandaşın önüne getirmeye dâvet ediyoruz…” 

Bu ifadeler tutanaklarda kalacak kimse cevap vermeyecek, ama ülkenin hali pürmelalini göstermesi açısından biz de not düşelim… Belki gören olur da cevap verir. Tabiî verecek bir cevabı bulabilirlerse…