MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, “Cumhurbaşkanı’nın iki yardımcısı olsun, biri Kürt, diğeri Alevî olsun” sözleri tartışılıyor. Bu ifadenin üzerinden çok şey söylendi, yazıldı, çizildi ama günlerce ne MHP’den, ne de Bahçeli’den bir açıklama gelmedi.
Mesele çokça tartışılmaya başlayınca Devlet Bahçeli uzun bir açıklama yaparak, bu sözleri “basına kapalı” bir toplantıda söylediğini ifade ederken, bunu yazan gazeteciye ağır ifadeler kullandı.
“Cumhurbaşkanı’nın iki yardımcısı olsun, biri Kürt, diğeri Alevî olsun” sözlerini yalanlamayan Bahçeli, “Türkiye’mizi yoran, yıpratan, enerjisini çalan, fahiş mahiyetli sosyal ve ekonomik maliyetlere sebep olan etnik ve mezhep temelli dayatmalara karşı Terörsüz Türkiye’nin adım adım ilerlediği bir dönemde, iki cumhurbaşkanı yardımcısından birisinin Alevî, diğerinin de Kürt olabileceği değerlendirilmiştir” derken, açıklama- sında bu fikrî ve siyasî teklifi Lübnan’la ilişkilendirmenin çarpıtma ve samimî bir düşünceyi kasten saptırma olduğunu söylemiş.
***
DEMİREL’E KULAK VERELİM
Bu ifadeleri okuyunca 9. Cumhurbaşkanı merhum Süleyman Demirel’in, 1991 seçimleri öncesinde televizyonda Necmettin Erbakan, Doğu Perinçek, Bülent Ecevit ve Mesut Yılmaz’ın katıldığı açık oturumunda “eşitlik” meselesi ile ilgili sözlerini hatırlara getirdi.
Ders niteliğindeki bu konuşmasında şöyle diyor Demirel: “Eşitliğe gelince, Bu ülkeye vali, kaymakam general, yüksek hâkim, milletvekili, bakan, başbakan oluyor, nereden geliyorsun diye soruyorlar mı? Hayır, kimseye sordukları yok. Gelin çağın devletini anlayalım. Türkiye’nin başına yeni gaileler açmanın manası yok. Biz kardeşiz bu ülkede. 26 etnik gruptan gelen insan var. Eğer etnik gruplara göre Türkiye’ye parçalamaya kalkarsanız, vatandaşlık ve eşitlik kavramını bir kenara atarsanız o zaman Türkiye’ye yazık olur.”
34 yıl önce söylenen bu sözlere kulak vermek lâzım. Tıpkı o zaman açık oturuma katılan liderlerin can kulağı ile dinledikleri bu sözler şimdilerde kulağa küpe olmalı.
1991 seçim sonuçlarına göre DYP yüzde 27.02 ile birinci parti olmuştu. DYP 178, ANAP 115, SHP 88, RP 62 milletvekili çıkarmıştı. Bu seçimlerle, 12 Eylül öncesi liderlerden Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan ve Alparslan Türkeş 11 yıl aradan sonra TBMM’ye dönmüşlerdi.
Seçim sonuçları milletin bu sözlere ne kadar önem verdiğinin de bir göstergesi olmuştu.
***
ETNİK TUZAK
Bu konuda Karar yazarı Taha Akyol, 23 Temmuz 2025 tarihli yazısında etnik tuzağa dikkat çekerken, “İç içe geçmiş kimliklerin bu çağda bir devlet çatısı altında yaşamasının sihirli formülü yok. Tecrübelerden ve tecrübelerimizden çıkaracağız. İlk ihtimallerden biri ‘devleti paylaşmak’tır. Şu makam benim, öbür makamı senin! Etnik milliyetçi hareketlerdeki ‘ortak devlet, ortak vatan’ kavramları böyle talepleri içerir. Fakat bu, felâketli Lübnan modelidir işte. En önemlisi de Türkiye gibi çok iç içe geçmiş toplumlarda etnik kimliğe göre iç-sınır çizmenin imkânsızlığıdır. Yerel yönetimlerin yetkilerini arttırmak ise olumlu sonuçlar veriyor” ifadelerini kullanıyor.
***
TÜRKİYE ÇOK ÇEKTİ
Etnik ve mezhep ayrışmasından Türkiye’ye çok çekti, çok zarar gördü. Bu tip sözler sarf edilirken, Çorum, Maraş ve Sivas olaylarını unutmamak gerekir. Özellikle bu konularda konuşurken çok dikkatli konuşmak gerekir. Yoksa, Demirel’in de tabiri ile Türkiye’ye yazık olur…
Unutmayalım ki, etnik köken, mezhep farklılıklarını devlet işlerine karıştırmak Türkiye’ye yapılacak büyük bir kötülüktür. Tıpkı, camiye, okula ve kışlaya siyasetin sokulmasının vereceği zarar gibi…