"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Enaniyetin insandaki tahribatı ve korunma yolları

Nejat EREN
28 Mayıs 2019, Salı 00:03
Gök, zemin, dağ tahammülünden çekinip korktuğu o büyük “emanetin” çok yönlerinden bir ferdi, olan «Ene»nin, mahiyeti, tehlikesi ve devre dışı bırakma yollarından bir nebze bahsedelim.

İnsanlık âleminde Hz. Âdem’den beri iki büyük fikir cereyanı her tarafa dal budak sararak gelmiş. Ene’nin bir yönü din ve peygamberlerin yolu; diğeri, felsefe ve hikmetin yoludur. İkisinin imtizaç ve ittihadıyla yâni: felsefenin, dine dâhil olup itâat edip hizmet etmesiyle insanlık, sâkin, mutlu, saadetli bir toplum hayatı geçirmiştir. Bu iki fikrin; biri, hayra, vücuda bakar, yalnız feyz alıcısıdır, vereni kabûl eder, kendi îcad edemez. Diğer yüzü de şerre bakar ve yokluğa gider. O yüzde o fâildir ve fiilin sahibidir.

Ene ince bir elif, bir tel, farazî bir hat iken, mahiyeti bilinmezse, tesettür toprağı altında neşvünema bulur; gittikçe kalınlaşır. Vücûd-u insanın her tarafına yayılır. Koca bir ejderha gibi insanı yutar. Böyle bir insan, bütün lâtifeleriyle âdeta “ene” olur. Bu sınıf bazında, asabiyet ve milliyet şekline dönerse o “enaniyet” kuvvetlenerek şeytan gibi, Allah’ın emirlerine karşı savaş açar bir vaziyete dönüşür. Ene, aslında ayna gibi bir kıstas ve ölçüdür. Mânası kendinde olmayan, başkasının mânasını gösteren, insan vücudunun kalın ipinden şuurlu bir teldir. Mahiyeti ince bir ip, insanlık kitabında ikiyüzlü bir elif mahiyetindedir. Hududu, nihayeti olmadığı için, bir şekil verip hakkında kesin bir karar ve hükmedilmez, verilememektedir.

Diyanete itâat etmeyip, yolu şaşırmış felsefe ile; “ene”; zakkum ağacı, şirk, dalâlet zulümatlarının kaynağıdır. Nemrudları, Fir’avunları, Şeddadları beşerin başına belâ eder. Diyanete uyan felsefeyle “ene”; şecere-i tûba gibi; ibadet, kullukla mübarek dallar, meyveler hükmünde olan; Enbiya, Evliya, âdil hâkimler, melek gibi idareciler yetiştirir.

Felsefeyle hareket eden ene; binler fenleri bilse de tam bir cahildir. Çünki onun mahiyeti; kâinattaki nuru, marifeti nefsinde tasdik edip, ışıklandıracak madde olmadığı için söner. Böyle bir “ene’”nin; rengi, şirk ve tahrip olduğu için gelen herşey, nefsindeki renkler ile boyalanır. Felsefeyle hareket eden “ene”; Allah’ı inkâr eder. Kâinattaki parlak âyetleri “ene’”deki karanlıklı nokta söndürür, göstermez.

Şirk, şer ve dalâletleri netice veren enaniyetin şu yönündendir ki; sema, arz ve dağlar dehşete düşüp, farazî bir şirkten korkmuşlar.

Herşeye rağmen, âlemin anahtarı insanın elindedir ve nefsine takılmıştır. Cenâb-ı Hak, emanet olarak insana “ene” namında öyle bir anahtar vermiş ki, Kâinatın bütün kapılarını ve tılsımlarını o anahtarla açar. Fakat ene, kendisi de çok derin bir sır ve muammadır. Mahiyeti, yaratılış sırrı bilinirse; kendisi açıldığı gibi kâinatı açan bir hazine anahtarı olur.

Bunun yanında; insanda en zayıf ve tehlikeli damar “enâniyet”tir. Onu okşamakla çok fena şeyler yaptırılır. Enâniyetin hizmetlerde en tehlikeli yönü kıskançlıktır, insan çabuk avlanabilir.

Allah Rızası için olmayan hizmetlerde kıskançlık müdahâle ederse, hayır ve hasenatın mahiyetini bozar.

Şeytanlar, “ene”‘nin gaga ve pençesiyle dinsiz feylesoflarının akıllarını havaya kaldırıp dalâlet derelerine atıp dağıtmıştır. Küçük âlemde “ene”, büyük âlemde “tabiat” gibi tâgutlar vardır.

ENEDEN KURTULUŞ YOLLARI

Şu asırda ehl-i dalâlet “ene’ye” binmiş, dalâlet vadilerinde koşuyor. Bu vadiden uzak olmak.

Tahkiki iman sahipleri; Kur’ân hakikatlerinde tesanüd ederek “enâniyeti” terk ederek.

Dünyevî ve millî maksatlar için “enâniyeti” terk ederek

Nübüvvet Düsturu olan; «Kuvvet haktadır; hak kuvvette değildir»le, zulmü kesip, adâleti te’min ederek.

Ehl-i ilmin bir kısmında bulunan “ilmî enâniyeti” terk ederek.

Bütün mülkü; mülkün gerçek sahibine teslim ederek.

“Enaniyetin” özelliği olan kıskançlık, haset, rekabetten uzak durarak.

Hâlık-ı Zülcelâlin rızasını kazanmak yolunda zulümatları dağıtıp, istikbale ve Saadet-i Ebediyyeye manen yönelerek, dünyevi ağır yükleri bırakıp huzuru kalpla bu dünyadan göçüp, ruhların nuranî bostanına giden parlak güzel, hayatdar ve mânidar çekirdekler hükmünde hasenatlarla dolu saat, gün, hafta ve ayları birlikte yaşayıp paylaşmak ümit ve temennisiyle; gelecek Leyle-i Kadrinizi ve bayramınızı şimdiden tebrik eder, dualar ederek dualarınızı beklerim efendim.. 

Okunma Sayısı: 2011
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı