Yaz ikram ve ihsan edilen nimetler noktayı nazarından tek kelimeyle bir hamd ve şükür ayıdır. Şu şükür ve hamd ise bizleri Kur’ân okumaya, Kur’ân tefsirleri Risale-i Nurlar’ı tefekkürvari okumaya adeta dâvet eder, sevk eder.

Kur’ân’ın şu acip ve garip asrımızın yüzüne bakan ekseri âyetlerinin tefsir edildiği ve imanî bahislerin değişik bir anlatım ve izah metodlarıyla yapıldığı Risale-i Nur  Külliyatı’nı okumak, anlamaya çalışmak ta yaz mevsiminde gerçekten zaman ayrılacak bir faaliyettir.

Yazın nimet ve ihsanları içerisinde muhakkak bir surette kendimize de nefis terbiyesi ve huzur için tahkikî iman derslerini yapabilmek adına zaman ayırmalıyız.

Üç gün, bir hafta; on gün-onbeş gün; yirmi gün-bir ay kendimize hangi zaman dilimi uygunsa ve bizlerde zihnen, düşünce ve fikir olarak ne zaman müsaitsek kendimiz için ve kendimiz adına Kur’ân okumalarına ve Kur’ân tefsirlerini okumak adına yine kendimiz yukarıdaki zaman dilimleri içerisinden birinde muhakkak yer alabilmeliyiz.

Yazın en faydalı ve en tatlı, en hoş, en zararsız faaliyeti olan kitap okumaları; Kur’ân okumaları, Risale-i Nur okumalarını da kendimizi hiçbir zaman kimseyle mukayese etmeden yapabilmeliyiz. Nefis ve şeytanımızı susturmak adına bu güzel Nurlu faaliyetlere katılabilmeliyiz.

Yanlış bir anlayış ve sözlemi de düzeltelim: “Yaz rehaveti! … ve yaz gafleti!...” Neden rehavet ve gaflet olsun ki efendim. Tatil yapmaya, gezmeye, tozmaya, seyahatlere, bol keseden para harcamalarına kendi adıma fetva verip sahipleniyoruz da!..  Dinin emirlerini öğrenme, anlama ve anlatmalarına gelince mi rehavet ve gaflet oluyor…

Ancak şu olabilir; kendi kurtuluşumuz, huzurumuz  ve iki cihan sevinçlerimiz için dinin tefekkürî emirlerini yerine getirdikten sonra yapılabilecek (gaflet ve rehavetle) olan müsbet dünyevî yaz faaliyetlerine nefsimiz adına fetva verebiliriz!.. Yoksa başkalarına icbar ve özendirme adına değil… Hayırlı yaz mevsimi değerlendirmeleri diliyorum.