Bediüzzaman Hazretlerinin Tabiat Risalesi’nin başında, “İnsanların ağzından çıkan ve dinsizliği işmam eden dehşetli kelimeler var; ehl-i iman bilmeyerek istimal ediyorlar.”1 diyerek dikkat çektiği ve bunlardan üç tanesini beyan ettiğini biliyoruz.
Hayatın akışı içerisinde insanların çoğu zaman bilmeyerek kullandığı, “Artık işimiz Allah’a kaldı” sözüne dikkatleri çekmek istiyorum.
Kur’an-ı Kerim’den iki âyet meali şöyle: “Allah her şeyin yaratıcısıdır ve her şeyi koruyup yöneten de O’dur.”2 ve “Oysa sizi de yaptıklarınızı da Allah yarattı.”3
Bu âyetlerde geçtiği gibi pek çok âyette de, Allah’ın tek yaratıcı ve her şeye kadir olduğu vurgulanmaktadır. Her şeyin sahibi ve rabbi Allah olduğuna göre, O, mülkü dilediğine verir dilediğine vermez; dilediğine zenginlik, dilediğine fakirlik verir hakeza… Her işimiz de O’nun dilemesi ve yaratmasıyla meydana gelmektedir. Böyle olunca her işimiz Allah’a kalmaktadır. İnsanın ihtiyaç duyduğu her şey elinin altındaysa, kendisini aciz ve fakir hissetmiyorsa, önündeki her engeli aşabildiğini düşünüyorsa kendisini her şeye muktedir görür ve kimseye tenezzül etmez, duaya da ihtiyaç duymaz. Bütün şartları yerine getirdiğini, bütün tedbirleri aldığını, hiçbir eksik bırakmadığını ve haliyle de, artık işinin Allah’a kalmadığını düşünür.
Acaba gerçekten her şey yolunda gidiyorken iş Allah’a kalmıyor mu? Acaba işler yolunda gitmediğinde mi artık işimiz Allah’a kalıyor?
Fiilî duayı yapmak, yani bütün sebeplere başvurarak, şartları yerine getirdikten sonra kavlî dua ile Allah’a tevekkül etmek gerçek manada işi Allah’a bırakmak demektir.
“Meşhurdur ki, bir zaman İslâm kahramanlarından ve Cengiz’in ordusunu müteaddit defa mağlûp eden Celâleddin-i Harzemşah harbe giderken, vüzerâsı ve etbâı ona demişler: ‘Sen muzaffer olacaksın. Cenâb-ı Hak seni galip edecek.’ O demiş: ‘Ben Allah’ın emriyle, cihad yolunda hareket etmeye vazifedarım. Cenâb-ı Hakkın vazifesine karışmam. Muzaffer etmek veya mağlûp etmek Onun vazifesidir.’”4
İşte burada Celaleddin-i Harzemşah’ın yaptığı şey, gerçek manada işi Allah’a bırakmadır.
“Dua ubûdiyetin ruhudur ve hâlis bir imanın neticesidir. Çünkü dua eden adam duasıyla gösteriyor ki: Bütün kâinata hükmeden birisi var ki, en küçük işlerime ıttılaı var ve bilir. En uzak maksatlarımı yapabilir. Benim her halimi görür, sesimi işitir. Öyle ise, bütün mevcudatın bütün seslerini işitiyor ki, benim sesimi de işitiyor. Bütün o şeyleri O yapıyor ki, en küçük işlerimi de Ondan bekliyorum, Ondan istiyorum.”5
“Artık işimiz Allah’a kaldı” sözü, “Önce işleri biz yapıyorduk, şimdi yapamadıklarımız ona kaldı” anlamında söylenirse, küfrü çağrıştırdığı için tehlikelidir. Hakikatte, her işi yapan O’dur. İnsanlar ve diğer sebepler, sadece vesiledir.
Burada Müslümana yakışan, şartları yerine getirdikten sonra Allah’a tevekkül edip işlerini Allah’a havale etmektir.
Dipnotlar:
1. Lem’alar, 23. Lem’a, s. 292, 2. Zümer Suresi, 62
3. Saffat Suresi, 96, 4. Mesnevi-i Nuriye, s. 223
5. Mektubat, 24. Mektub, s. 426