Yaşama hakkı, hakikatte, hakikatler için vaz edilmişken; hayat hakkı verilmemesi gereken yalan, iftira, haksız, hukuksuzluk hep galip gelmiştir. Bir türlü ayağa kalkamayan insanlığın çektiği çile de işte tam da bu bozulan dengedir. Sağa sola yalpalayarak ayağa kalkmaya çalışan insanlığın burçlara dikmeye çalıştığı bayrak, hakikattir. İnsanlığın nefes alması ve saadete ulaşması işte o bayrağın dalgalanmasına bağlıdır.

Doğru söyleyenin, dokuz köyde de, baş göz üstüne aziz misafir olarak kabul edilmesi, insanlığın olgunluk döneminin alâmeti olacaktır. Asrın saadeti, içtimaiye-i beşeriye çarşısında en rağbet edilen malın, doğruluk, hakikat olmasıyla sağlanacaktır. 

Hakikat, insanlığın nefesidir. Yalanın ihyası, insanlığın boğulmasıdır.

Nefislerde hayat bulamayan hakikatler, kelime olup dökülemiyorsa, görüntü olup görünemiyorsa, ses olup duyulamıyorsa, güneş batıyor demektir.

Hakikatin taraftarları az olunca, haklı olan güçlü iken, güçlü olan haklı hale geliyor. Dengeler bozuluyor. Gün geçtikçe her yerde çığlıklar bundan artıyor. İnsanlığın kurtuluşu, hakikate hayat verdiği oranda olacaktır. 

Zahirde güçlü, kuvvetli görünen yalan balonu her geçen gün havalanıyor. Hak ve hakikatin galip geleceği günler uzak değil. Cesaretli parmaklar, güçlü sedalar, yüksek imanlı yürekler; korkak, ürkek, cılız yalanları söndürecek. Gelecek, er ya da geç hak ve hakikatin olacak. Mum sönecek, ama güneş ufukta ışımaya devam edecek.

Ne zaman ki içtimaiye-i beşeriye çarşısında yalan en çirkin bir mal olarak dışlanır, itilir, nefret duyulur, işte o zaman insanlığın saadeti gelmiş demektir.

Kaldırın hakikat taşıyan parmakları, seslendirin hakikat yüklü kelimeleri; gözünü kör etsin hakikatli parmaklar yalanın. Güneş gibi doğsun hakikat kelimeleri, yalanın zifiri karanlıklarına. Bedelini ödeyen kavuşsun saadete, hakikat ucuz değildir.