Dünyanın daha güzel olmasını istiyoruz. Daha güzel cümleler duymak, daha özel davranışlar görmek istiyoruz. Bu ‘iyi gelen’ niyetleri, cümleleri, davranışları bilmiyor da değiliz. Kime sorsanız, dünyanın düzelmesi için size pek çok çareler sunar.
Peki dünya neden düzelmiyor? Çünkü kimse bildiği, söylediği nasihatleri nefsinde yaşamıyor, nefsini hasta bilmiyor. Hatta çok büyük bir tehlike ile, ‘Ma’buda lâyık bir tarzda’, ‘Ma’buda lâyık bir tenzih ile’, ‘Nefsine perestiş eder tarzında’, ‘Ma’bud-i Hakiki’nin hamd ve tesbihi için ona verilen cihazat ve istidadı kendi nefsine sarf ederek’ nefsini avukat gibi müdafaa ediyor.
O zaman çare, Kur’ân-ı Kerîm’in âyetleriyle nefsi terbiye etmektir. Nefis terbiyesinin dört âyet-i kerimeyle yapılabileceğini izah eden Risale-i Nurlar, işe nereden başlayacağımızı da ifade ederek, insanın vicdanına sesleniyor ve ‘Nefislerinizi temize çıkarmayın.’ (Necm Sûresi; 32.) diyor.
Günlük insanî ilişkilere baktığımızda problemlerin doğup geldiği temel noktanın, nefsini haklı bulma ve onu savunmaktan geldiği görülmektedir.
Bu hastalığın doğup geldiği maraz noktasına Bediüzzaman, Kur’ân’ın Âyet-i Kerîmesiyle operasyonda bulunur ve işte şöyle bir sonuca ulaşır:
“Nefislerinizi temize çıkarmayın.” (Necm Sûresi, 32.) âyeti işaret ettiği gibi, tezkiye-i nefis etmemek. Zira insan, cibilliyeti ve fıtratı hasebiyle nefsini sever. Belki, evvelâ ve bizzat zatını sever; başka her şeyi nefsine feda eder. Ma’buda lâyık bir tarzda nefsini metheder. Ma’buda lâyık bir tenzih ile nefsini meayipten tenzih ve tebrie eder. Elden geldiği kadar kusurlarını kendine lâyık görmez ve kabul etmez, nefsine perestiş eder tarzında, şiddetle müdafaa eder. Hatta fıtratına tevdi edilen ve Ma’bud-i Hakiki’nin hamd ve tesbihi için ona verilen cihazat ve istidadı kendi nefsine sarf ederek, ‘Nefsinin arzusunu kendisine ma’bud edinip onun her emrine uyan kimse..’ (Furkan Sûresi; 43.) sırrına mazhar olur. Kendini görür, kendine güvenir, kendini beğenir. İşte şu mertebede, şu hatvede tezkiyesi, tathiri; onu tezkiye etmemek, tebrie etmemektir.” (Hizmet Rehberi, s. 171-172.)
Dünyanın düzelmesini isteyen, önce kendisi hasta hasta yaşamaktan vazgeçecek ve nefsine olan büyük operasyona razı olacak.
Tedavi olmadan, iyileşme olmaz.
Gelin bugün bir tedavi denemesi yapalım, ‘Nefislerinizi temize çıkarmayın.’ (Necm Sûresi, 32.) âyetinin hakikatine inanarak, karşılaştığımız günlük olaylarda, emmare olan nefislerimizi temize çıkarmayalım.
Bakalım nelerle karşılaşacağız.
Bu adım, nefsimize, kendimize en büyük faydadır.
Hastanın (nefsin) önce hasta olduğuna ve tedavi edilmesi gerektiğine ve yapılacak tedavinin de iyileştireceğine inandırılması lâzımdır.
Kendisine faydası olmayanın kimseye faydası olmaz.