Sağlık Meslek Lisesini bitirip tayin yeri Bingöl’den son nefesine kadar… Binlercesinin imanlarının ve manevî hayatlarının kurtulmasına yardım etmiş insanların yaşadıkları, Levh-i Mahfuz’daki halleriyle anlatılsaydı, zamanımızdakiler onları “insanüstü” olarak tanımlarlardı. Risale-i Nurlarla Kur’ân’a hizmeti, güzel ahlâkıyla on binlerce gencin hayatına girmesi, Palandöken’in soğuklarına aldırış etmeden manevî cihadı ve vazife gereği ardında bıraktığı muhabbetiyle M. Ali Bağlıtaş’ı tanıyanlar; burada zikretmeye çalıştıklarımızın hakikat karşısında çok sönük kaldığını söyleyeceklerdir.
Bizim neslimiz veya medrese arkadaşlarımız onu Malatya’da tanıdılar. Kur’ân ve iman hizmetleri yolunda gemilerini yakmış Tarık Bin Ziyad gibi, çocukluğumun şehrine gelmişti. Maaşı güzel bir memuriyeti bırakıp, Risale-i Nur’a hayatını vakfetmek üzere, kerpiçten iki katlı ilk medresemize geldiğini sonradan öğrenecektim.
İzmir Koşukavak, Güzelyalı ve Çiçekli günlerimden sonra ailem, öğrenimime Malatya’da devam etmemi istemişlerdi. Alt katında tavşanların beslendiği Samanpazarı semtindeki medresemizdeki değişimi, M. Ali Bağlıtaş’la hissetmiştik. Metruk alt katın tamir edilmesiyle, kalacak yer arayan öğrenciler buraya yerleştirilmişlerdi. Önceki hizmet mahalli Bingöl’den, gayet samimi ve kıymetli kardeşlerimizle medresemiz hayli şenlenmişti. Malatya’da henüz üniversite yoktu. Öğrencilerin ekseriyeti ortaöğrenimdendi. On iki-on üç yaşlarından itibaren, annelerini ilk defa arkalarında bırakmış çocuklara şefkatli kollarını açan M. Ali Bağlıtaş umum içinde Nur Talebeliğinde hüsn-ü misal olurken, özelde bizimle birebir ilgilenirdi ve belki de annemizden öğreneceğimiz çok şeyleri –temizlik, çamaşır yıkama, mutfak işleri ve misafire hizmet gibi– ondan öğrenmiştik. Annelerimizin veya aile büyüklerimizin, rol modeli olmada zahmet çektikleri onlarca meselede, daima önümüzde yürürdü.
Cemaatin tesanüdüne çok önem verirdi. Küçük bir münakaşaya veya alınganlığa mahal vermeden izalesine koşardı. Fıtraten sinirli olduğu halde, yüzünde tebessümü eksik olmaz, ihlâsı ve sabrı esas alır, muhatabına hemen itiraz etmezdi. Konuşmasından giyimine, kitap okuyuşundan ders müzakeresine, istiğnasından görünür iffetine ve medrese talebelerinin akrabalarına karşı ikramına kadar kendisine has bir üslubu vardı. Öğrencilerin ellerine, ders günlerinde, son derste veya girizgâhlarda kitabı verir, gençlerin cemaat içindeki heyecanlarını-halecanlarını giderirdi. İmam-Hatip’in son sınıflarındaki öğrencileri farklı topluluklara veya ara sokaklardaki camilere götürerek, hitabette yetişmelerine yardım ederdi.
Cemaatin şahs-ı manevîsine fevkalâde bağlılığıyla da meşhurdu, Bağlıtaş. Gazetenin Malatya dağıtımını, Mustafa Çetintaş isimli ağabeyimizle gerçekleştirirken; büro ve gazete hizmetini, medrese hizmetlerinin mütemmimi olarak görürdü. Odasındaki kitaplar, Cevşen ve Kur’ân’ının yanındaki gazetesi daima dikkatimizi çekerdi. Yeni Asya’yı baştan sona incelediğine ve çoğu yazıya göz gezdirdiğine şahit oluyorduk… Malatya, siyasetli dinî cemaatlerin faal oldukları bir ilimizdi. Solun bütün fraksiyonları kadar sağın ifratkâr cemaatleri, burada nefeslenirlerdi. Şark’ta veya Garp’ta uç verecek fikrin, Malatya’da yankısına rastlardınız. Fikirlerin aksiyonlar/reaksiyonlar halinde sokaklarını tutuşturduğu Malatya’da, onun kutup vazifesi gördüğünü, dostları yıllar sonra anladılar.
Elazizli olduğu halde Malatya’yı sevmişti ve Malatya’nın şu an çoğu berzaha geçmiş serdengeçtileri onu sevmişlerdi. (Celâl Yalçın, Arpacı, Taşkaya, H. Bozat, Enver Kipdemir, R. Keklik, Kürt Osman, Lokantacı Mustafa, Mehmet Korkusuz, Komsuoğlu, Parçacı Hasan, Vahaplar, Kemaleddin Işık, Abdülmecit Ağabey, Yetiş Ağabey, Mazotçu Mehmet, M. Özer ve daha nice kahraman...)
12 Eylül İhtilâli’nin ülkenin her yanını fitne tuzaklarıyla döşediği zamanlarda, çokları gibi (bölgesindeki sevdikleri Ali Mutlu, Nazım Gökçek, Mahmut Allahverdi, Ali Uçar, Mehmet Polat ve Hüseyin Bulut ve diğerleri) o da büyük zahmetler, inkisarlar ve vefasızlıklar yaşamıştı.
Ve yaklaşık on senedir âlem-i misal ile berzah arasında bekleyen ağabey de, evvelkilere kavuştu.
Mekânı Cennet olsun…