Toygar: “Ehl-i kitap hangi şartlarda ehl-i necat olabilir? Hükümleri kalkmış bir din ise, nasıl oluyor da ahir zamanda en öndeki icraatlar onların -tahrif edilmemiş- denilen kısmına bırakılıyor? Çözemedim.”
Ortak Bir Sözde Buluşalım
“Ehl-i Kitap” tabiri, ıstılahta Kur’ân’dan önce indirilen İlâhî Kitaplara inananlar manasında Yahudi ve Hıristiyanlara verilen unvandır. Yahudi ve Hıristiyanlardan Allah’a ve son Resulü Hazret-i Muhammed’e (asm) iman edenler inşallah ehl-i necattırlar. Habeş Kralı Necaşi, Yermük Savaşı esnasında Müslüman olan Rum Komutan Cerece, Prens Bismark, Mister Karleyl gibi Ehl-i Kitap iken Müslüman olanlar inşallah ehl-i necattırlar.
Müslüman olmamış diğer ehl-i Kitab’ı ise Kur’ân düşünmeye ve iman etmeye çağırıyor: “De ki: “Ey ehl-i Kitap! Gelin, sizinle aramızda bulunan ortak bir sözde buluşalım: Ancak Allah’a ibadet edelim; O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım, Allah’ı bırakıp, bir birimizi Rab yapmayalım!” 1 “Ey ehl-i Kitap! Bildiğiniz halde Allah’ın âyetlerini niçin inkâr ediyorsunuz?” 2
Müslüman değilse veya kalbi yumuşamamışsa, inkâr devreye giriyor demektir. Böyle münkir ve müşrik bir ehl-i kitap için söylenecek tek söz, şirkten kurtulması için duâ etmektir.
Kimler Ehl-i Necattır?
Şüphesiz İslâmiyet Allah katında en makbul, en son ve en mükemmel dindir. Ve hiç şüphesiz İslâmiyet’in bu vasfını bilen ve Hazret-i Muhammed’in (asm) son Peygamber olduğunu bildiği halde kabul etmeyen ve yüz çeviren birisinin, Allah’ın bir olduğuna iman etse de ehl-i necat olduğunu söylemek mümkün değildir.
Ancak Bedîüzzaman’ın (ra) ifadesiyle “adem-i kabul başkadır; kabul-ü adem başkadır.” Bilmeyenlerin durumu bunlarla bir değildir. “Ehl-i cezbe ve ehl-i uzlet veya işitmeyen veya bilmeyen adamlar, Peygamberi bilmiyorlar veya düşünmüyorlar ki kabul etsinler; o noktada cahil kalıyorlar. Marifet-i İlâhiyeye karşı yalnız “Lâ ilâhe illallah” biliyorlar; bunlar ehl-i necat olabilirler.” 3
Bu durumda Son Peygamber’in (asm) tebliğinden uzak bulunmuş, cahil kalmış, kendisine Allah’ın son dini ulaştırılmamış, kalbinde son din ve son Peygambere (asm) karşı herhangi bir kin ve olumsuz tavır bulunmayan; bununla beraber Allah’ın bir olduğunu tasdik eden bir ehl-i Kitab’ın ehl-i necat olduğunu söylemek mümkündür.
Nitekim, Kur’ân’da ehl-i kitabın müşriklerle bir tutulmayarak, hiç olmazsa iffetli kadınlarının, yemeklerinin ve kestikleri hayvanların helâl kılınması 4, Kur’ân’ın bu zümreyi zahir kâfirden bir adım önde gördüğünü gösterir.
Nüzul-i İsa (as) Meselesi
Ahir zaman olaylarının ehl-i kitap üzerinden anlatılması meselesine gelince… Bir defa bu iddia doğru değil. Kıyamet âlâmetlerinin belki az bir kısmında nüzul-i İsa (as) gibi ehl-i kitabı alâkadar eden haberler var. Onu haber veren ise ya doğrudan Kur’ân, ya da Sevgili Peygamberimiz’dir (asm). Bunda bir gariplik yoktur. Çünkü elimizdeki kitap kıyamete kadar olacaklardan haber vermektedir.
Öte yandan Hazret-i İsa (as) son peygamberden önceki son peygamberdir. Dini ilk üç yüzlü yıllarda bozulmuş ve bütün dünyaya bozuk şekliyle yayılmıştır. Hazret-i İsa’nın (as) kendi dinini yanlışlardan arındırması ise herkesten çok kendi hakkıdır. Zaten de bu hikmetle gelecektir. Şu âyet bu hükmü ifade ediyor gibidir: “Ehl-i kitaptan her biri ölümünden önce mutlaka ona inanacaktır.” 5
Böyle bir mühim hikmet için, Bediüzzaman’ın ifadesiyle, “değil sema-i dünyada cesediyle bulunan ve hayatta olan Hazret-i İsa, belki âlem-i âhiretin en uzak köşesine gitseydi ve hakikaten ölseydi, yine şöyle bir netice-i azîme için ona yeniden cesed giydirip dünyaya göndermek, o Hakîm’in hikmetinden uzak değil.. belki onun hikmeti öyle iktiza ettiği için va’detmiş ve va’dettiği için elbette gönderecek.” 6
Hazret-i İsa’nın (as) peygamber olarak değil, Hazret-i Muhammed’in (asm) ümmeti olarak inmesi, teslis inancını yalanlayıp, tevhid inancını doğrulaması bir kıyamet âlâmetidir. Çağımızda Müslüman olan ehl-i kitabın giderek artış göstermesi bu manayı doğrulayan işaretlerdendir.
Dipnotlar:
1- Âl-i İmrân Sûresi, 64. 2- Âl-i İmrân Sûresi, 70. 3- Mektûbât, s.322. 4- Mâide Sûresi, 5. 5- Nisa Sûresi: 159. 6- Mektubat, s. 72.