Zonguldak’tan bayan okuyucumuz: “Üstad Hazretleri, Mehdî için bazı yerlerde ‘sonradan gelecek; biz ona zemin hazırlıyoruz.’ diyor. Bu ne demektir? Zemin hazırlamakla ne denmek isteniyor? Hz. Mehdî sonradan mı gelecektir?”
MESELENİN HAKİKATİ NEDİR?
Her önüne gelenin mehdi meselesini merak etmesi hakkıdır, ama konuşması hakkı değildir; ilim gerektirir. Bazen, “bu mesele İslam’da yoktur” da diyen de olmuştur.
Ama bu meselenin bir de hakikati vardır. Onda yoğunlaşmak lazım.
Hazret-i Mehdî Aleyhisselâm’ın zuhuru, Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm’ın âhir zamanla ilgili verdiği gaybî haberlerden birisidir. Bin dört yüz yıldan beri ümmet bu haberi gündeminde tutmuş; Deccal’den ne derece Allah’a sığınmışsa, Mehdîyi de o derece Cenab-ı Hakkın rahmetinden beklemiştir.
Her asır bir nevî Mehdîye ihtiyaç göstermiş ve müceddid mânâsında bir nevî Mehdîyi görmüş de olmasına rağmen; bu son asırdaki Mehdi-yi Azam ayrı bir hususiyet, sıfat, unvan ve makamla beklenmiş ve âdetâ tüm ıslah ümitleri ona bağlanmıştır.
HABERLER KAPALIDIR
Fakat Hazret-i Mehdî Aleyhisselâm ile ilgili haberler de, diğer âhir zaman haberleri gibi kapalı, perdeli ve doğru tevil edilme gereği bulunan haberlerdendir. Nasıl Hazret-i İsâ Aleyhisselâm geldiğinde onu herkes tanımayacak, sadece onun yakınları ve havâssı, îmân nûru ile onu tanıyacak ise1; Hazret-i Mehdî Aleyhisselâm için de bu böyledir. Yani herkes Hazret-i Mehdî Aleyhisselâm’ı açıktan tanımayacaktır. Bunun bilhassa ibâdeti, imtihan sırrını ve kulluğu ilgilendiren önemli hikmetleri vardır. Nitekim:
1- Bu bir peygamberlik meselesi değildir ki, açıktan bilinsin. Mehdiyet makamı gizlilik dereceli bir makamdır. İmtihan sırrı bu makamın gizli kalmasını gerektirir. Bu makam sahibi, Peygamberler gibi kendisini açıktan ilan etmez. Bu makam için böyle bir zorunluluk ve kendini ibraz etme ihtiyacı yoktur.
Peygamberlik makamını inkâr küfrü gerektirir. Bundan dolayı peygamberler “Lâ İlâhe İllallah” kelimesinden sonra kendilerinin Allah’ın kulu ve elçisi olduğunu bir îmân akîdesi olarak formüle etmişler ve insanları bu imana çağırmışlardır. Bunun doğruluğunu teyid için de gerektiği zaman Allah’ın yardımıyla mu’cize göstermişlerdir.
MESELE EL-ETEK ÖPMEK MESELESİ DEĞİLDİR
Fakat mehdiyet makamı, “Allah’a ve peygambere îmân” hakîkatının içerisinde ve temelde bu hakikatı ispat için taraf-ı İlâhîce ihdas edilmiş bir âhir zaman aynasıdır. Yani, îmân için bir aynadır; fakat îmânın kendisi değildir. Hazret-i Mehdî Aleyhisselâm’ın mehdî oluşuna îmân etmek değil, ona tâbi olmak ve sunduğu hakîkatlere tâlip olmak söz konusudur. Bu bakımdan Mehdî Aleyhisselâm, Peygamber gibi açıktan gelmeyecek, kendisinin Mehdî olduğunu îlân etmeyecektir.2 Onu inkar eden küfre girmeyecektir.
2- Bedîüzzaman Hazretlerinin ifâdesiyle, Cenab-ı Hakkın nimetini hissettirmemesi, önemli bir nimetidir. Çünkü böylece ihlâs sırrının zedelenmemesi ve her adımın sırf ve sadece Allah rızâsı için atılması sağlanmış olur. Çünkü esas olan Allah’ın rızâsına ihlâsla yönelmektir.
Mehdiyet gibi bir makamın, îmân nûrunu ve ihlâs feyzini kazanmış olanlarca bilinmesi esasen yeterlidir. Çünkü bu makamın herkesçe açıktan bilinmesi insanların ihlâsını bozar. İnsanlar el etek öpmekten, Allah’a karşı kulluklarını unuturlar.
Bu da hem Allah’a kulluk tâcına uygun değildir, hem halkı gereksiz yere günübirlik istek ve dilekleri peşinde oyalar, hem siyâsîlerin gereğinden fazla dikkatini çeker.
Bu gelişmeler ise, Hazret-i Mehdî Aleyhisselâm’ın aslî hizmetlerini yapmasına zarar verir. Bundan dolayı Mehdî Aleyhisselâm, Peygamber gibi açıktan gelmeyeceği ve sağlığında kendisinin Mehdî olduğunu îlân ve ifşâ etmeyeceği gibi, ölümünden sonra kabrinin de gizli kalmasını isteyecektir.3
Yarın inşallah devam edelim.
Dipnotlar:
1 Mektûbât, s. 61, 2 Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 94, 3 Emirdağ Lâhikası, s.417,420, 421