"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Reyhanlı’ya gider iken…

Umut YAVUZ
25 Mayıs 2013, Cumartesi
İngiltere’de iki Afrika asıllı İngiliz vatandaşının, bir İngiliz askerini sokakta satır ve bıçaklarla hunharca katlettikten sonra, soğukkanlı bir biçimde olay yerinde sloganlar atıp, edebiyat parçalayıp, şov yapmaları ve sonrasında polisler gelene kadar bekleyip, polisler olay yerine geldikten sonra da vurularak etkisiz hale getirilmeleri, en az İngilizler ve Avrupalılar kadar bizi de dehşete düşürdü…

Bu iki saldırganın bu kadar soğukkanlı olmaları ve sonradan Müslüman olduklarının iddia edilmesi ve bu hunharca cinayeti işledikten sonra tam da Müslümanları karalamaya imkân tanıyacak şekilde hareketler sergilemeleri asla normal değil… Bilâkis bu olayda kafalarda ciddî soru işaretlerine sebep olacak tuhaflıklar mevcut. Olay tam da hedeflendiği gibi İngiltere’de ve dünyada İslâm’a ve Müslümanlara karşı tepkilere ve hatta saldırılara sebebiyet verdi. Müslümanlar sabır ve sükûnetini muhafaza ettiği ve bu insanlık dışı olayla İslâmiyet’in asla yan yana gelmeyeceğini fiil ve sözleriyle deklare ettikleri müddetçe, İslâm’a bir zarar gelmeyecektir. Tam aksine İslâm’ın Avrupa’da önlenemez yayılışına ve yükselişine ivme kazandıracaktır bile denilebilir. 11 Eylül buna en iyi örnektir… Dünyadaki İslâm algısına zarar vereceği zannedilen bu olaylar, aksi tesir yaparak İslâm’a olan ilgiyi ve dehaletleri arttırmaktadır. Bu da Allah’ın planının, İslâm düşmanlarının plan ve tuzaklarından daha üstün olduğunu gösteriyor.
Zaten olaydan hemen sonra İngiltere başbakanı David Cameron, Fransa gezisini yarıda bırakarak apar topar ülkesine döndü, hemen Bakanlar Kurulu’nu acil toplantıya çağırdı ve İslâm’ın bu cinayetleri onaylamayacağını deklare ederek saldırıyı İslâm’a ihanet olarak tanımladı.
Burada herkesin dikkatini çeken şey Cameron’un olay karşısındaki davranışıydı. Bir İngiliz vatandaşının sokak ortasında bıçaklanarak öldürülmesi, İngiliz Başbakanı’nın gezisini yarıda keserek hemen ülkesine dönüş yapmasına yetmişti. Halbuki Reyhanlı’da iki yüz elli kilo plastik patlayıcı ile koca bir ilçe merkezinin bombalanarak yerle bir edilip, en az 51 insanımızın ölmesi ve ciddî anlamda bir kaos ve travma yaşanması üzerine, Başbakan Türkiye’de olduğu halde olay yerine gitmeye dahi tenezzül etmemiş, bunun yerine olayın gerçekleştiği 11 Mayıs’tan tam beş gün sonra ABD’ye gitmişti. 16 Mayıs’ta ABD’ye giden Erdoğan ve ekibi, 21 Mayıs’ta ülkeye geri döndü. Olayın üzerinden 10 gün geçmesine rağmen Başbakan halen Reyhanlı’ya adım atmamıştı. Daha sonra 23 Mayıs’ta AKP sözcüsü Hüseyin Çelik twitter hesabından başbakanın 30 Mayıs’ta Reyhanlı’ya gideceğini duyurdu. Bu duyurunun üzerinden birkaç saat geçmemişti ki; Çelik yeni bir tweet attı. Bu sefer Başbakan’ın kendi isteğiyle Reyhanlı gezisini öne aldığını, erken gideceğini ve ziyaretin 25 Mayıs’ta gerçekleşeceğini duyurdu. Yani bugün… Olayın üzerinden 14 gün geçtikten sonra… Peki, bunu yazılı, görsel ve sosyal medya nasıl duyurdu? “Başbakan Erdoğan Reyhanlı ziyaretini öne aldı. Daha erken gidecek…” dediler… Böylece Başbakan 14 gün gecikmeyle yapacağı bu ziyaretin, kendi iradesi ve isteğiyle “erken” yapıldığı algısını oluşturmayı başardı.
Bu gerçekten şapka çıkartılacak bir PR çalışması ve saygı duyulacak bir manevraydı…
Böylece, siz bu yazıları okurken, Başbakan Reyhanlı’ya gidiyor olacak… Orada neyle karşılaşır ve nasıl karşılanır bilemiyoruz, ama muhtemelen 51 canın kanları kurumuş ve temizlenmiştir… Böylece Başbakan kötü bir manzara ile karşılaşmamış olur.
Bu arada, RedHack adlı siber örgütün ele geçirdiği iddia edilen, ancak sonradan bir askerin sızdırdığı anlaşılan Jandarma Genel Komutanlığı’na ait istihbarat belgeleri ile ilgili hükümet kanadından henüz tatmin edici bir açıklama gelmedi. Bu belgelerde hem Mihraç Ural’ın koordine ettiği bir saldırı çalışması, hem de El Kaide bağlantılı Nusra cephesinin saldırı hazırlıkları olduğuna dair bilgi notlarının yer alması oldukça kafa karıştırıcı. Bu belgelerin sahte olmadığı, gerçek olduğu hükümet tarafından deklare edildi. Zira belgeleri sızdıran er, gözaltına alındı ve hakkında soruşturma başlatıldı. İçişleri Bakanlığı belgelerin Reyhanlı saldırısı ile alâkası olmadığını, başka bir saldırı planının bilgilerini içerdiği ve gereken tedbirlerin alındığını açıklamakla yetindi. Bu belgeler Reyhanlı saldırısı ile alâkalı olsun yahut olmasın bizce çarpıcı olan Nusra cephesi denilen Suriye muhalefetine bağlı El Kaide bağlantılı örgütün bombalı eylemler planlamakta olduğunun ifşa olmasıydı.
Bu da Suriye’deki muhalefetin tek başlı olmadığı ve içinde bölge için tehlikeli olacak aşırı grupların kesin varlığının delili olarak kayıtlara geçmiş oldu. Dolayısıyla muhalif güçlere açıktan destek veren Erdoğan hükümetinin şapkayı önüne koyup düşünmesi gerektiğini de tekrar anlamış olmalarını diliyoruz.
Zira ,aynı Nusra cephesinin, Suriye’deki petrol kuyularını ele geçirdiği ve bunun satışına başladığını dünya gazeteleri yazmıştı. Demek ki bu petrolleri -belki Türkiye’ye de- satarak bomba yapımında kullanılan malzeme alabiliyorlar. Bu bombaları kimlerden aldıkları, kimlere karşı kullandıkları yahut kullanmayı planladıkları ise bizce meçhul…
Aşikâr olan bir şey var ki; yanı başımızda, hatta kucağımızda yılan besliyoruz ve bu yılan semirdikçe daha da zehirli ve zararlı hale geliyor ne yazık ki…

Okunma Sayısı: 2051
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı