Okuyucularımızın Ramazan Bayramını vaktinde tebrik edemedik. Ama kazası yapılabilir. Şöyle:
Geçmiş bayramınız her nasılsa geçti. “Mübarek olsun” demek fazlaca bir anlam ifade etmez. Ama bu vesileyle şimdiden gelecek bayramlarınız mübarek olsun!
Neden böyle uyarıcı bir giriş?
Cevap için şu soruları da düşünelim:
Yuvadan ayrılan yeniden yuvaya dönebilir mi? Dönmeli mi?
“Yuva” ile ne kast ettiğimize ve dönüşten ne anladığımıza bağlı.
Arı oğul atar. Ayrılan yuvaya dönmez ve dönmemeli.
Okul diploma verir. Diplomasını alan derse devam etmez ve etmemeli.
Ama Yeni Asya ne arı kovanıdır ve ne de ilkokuldur.
Yazarlarının ve sahiplenenlerin sayısının çokluğu bölünmeyi ve ayrılmayı zorunlu kılmaz ve kılmamalı.
Dolayısıyla bir zamanlar Yeni Asya’da veya Yeni Asya ile birlikte iken şu ya da bu sebeple ayrılanların geri dönmesi için, ne kader planında ve ne de beşerî olarak bir engel yoktur.
“Tecrübeler de gösteriyor ki giden pek dönmüyor” denilebilir. Ama “giden dönmeyecektir” demeye kader inancımız izin vermez.
Yuvaya dönüş için elbette yuvadakilerden de bir engel yoktur ve olamaz.
Otel odası değil ki “sen bu odayı terk ettin, şimdi oda benim, sen giremezsin” denilsin.
Ya da bu bir kahvaltı sofrası değil ki el uzatan çoğalırsa kursak güdük alacak olsun.
Bu bir duâ şirketi. Maddî şirkette bile sermayesini alıp çıkmış olan biri sermayesi ile birlikte dönüp gelirse kâr katlandığına göre manevî şirkette evleviyetle böyledir.
Kapı herkese açık. Hele yetişmiş eski kadrolara…
Kalanların bir görevi de gidenlere dönüş kapısını açık tutmaktır.
Yuvada iken gidenlerden kaynaklanan bir dönüş engeli var mıdır?
Dönmek isterlerse yoktur. İstemezlerse vardır!
Dönmek isteyen var mıdır?
İşte bu noktada bir gözlemi paylaşmak isteriz.
Bayram boyunca eski dostlarla telefonlaştık ve bayramlaştık.
Bunların bir kısmı daha önce Yeni Asya için çalışmış, yazı yazmış dostlardı. Bazıları Akademik Dayanışma Araştırma ve Geliştirme Vakfını ve Demokrat Hukukçular Derneğini birlikte kurduğumuz ve hizmet ettiğimiz dostlardı. (Bu tür yardımcı kurumsal yapılar hizmetini yaptı ve zaman içinde ömrünü tamamladı.)
Neden ayrıldılar, neden söndüler?
Aranırsa sebep çoktur. Ama 2001’de estirilen AKP rüzgârı ile çok kafaların karıştırıldığını, bu yardımcı kurumsal yapılara birçok yönden zarar verildiğini biliyoruz.
Bu fırtınalar elbette merkez yapı durumundaki Yeni Asya’yı da salladı ve sarstı, ama yıkamadı.
Bayram sohbetlerimizde gördük ki ana kurumsal yapı olarak Yeni Asya’nın varlığı ve istikametli sürüyor olması bu ve benzeri “eski” dostların büyük çoğunu memnun ediyor.
Bilhassa son yıllardaki sosyal-siyasî hadiseler çoklarını uyarmış ve uyandırmış.
Dâvet beklediklerini görmek mutluluk verici.
Ve en büyük bayram o bayram.