İslâmî duruş, söz, ahlâk ve inanç esaslarını hayata uygulamada problemler yaşayan İslâm toplumlarının, İslâmcılığın da dayatmasıyla hastalıklarını siyaseten çözebilme iddiasıyla iktidara talip olma düşüncesi iç dünyamızdaki en büyük çatışmalarımızdan biridir.
İsraf, iktisatsızlık, şükürsüzlük, kanaatsizlik, hırs, derd-i maişetle meşrûlaştırılan haramlar, görenek belasıyla zedelenen değerler, dünyayı kazanmak için dinden verilen rüşvetler… Sefih haller, türlü türlü pespayelikler… Adalet tacıyla kibirle ortalıkta gezinen zulümler, türlü türlü şenaetler, eski çağların karanlıklarından fırlayarak yeni çağı tehdit eden Firavunmeşrepler… Nemelâzımcılık, bananecilik, adam sendecilik… içten içe çürümüş, hastalıklı bir vücudun dışa akıttığı cerahatler… Bu hastalıklı hallerle büyük iddiaların mümessili olmak, bütün enerjisini küçük dâvâlar için heder etmek ihanetler tarihinin yeni hamakat hallerinden olmalıdır.
Hastayız, hastalıklıyız. Marîz bir asır, hasta bir unsur, alîl bir uzuv… Azametli bahtsız bir kıt’a, şanlı tali’siz bir devlet, değerli sahipsiz bir millet…
Bu zehirli hastalıklar dört bir yanımızdan kuşatarak herşeyimize musallat olurken, iliklerimize kadar işleyerek içimizi çürüten dehşetli düşmanlar karşısında Risale-i Nur’dan başka neyimiz var ki? Risale-i Nur’un metin, sarsılmaz, sebatkâr, halis, sadık, fedakâr talebelerinden başka neyimiz kaldı ki?
İman-küfür mücadelesinin çatışma sahası olan bu coğrafya bugünlerde İslâmcılık-Nurculuk karşılaşmasının oyun sahası olarak dizayn ediliyor. Bu günlerde İslâm’dan berî olanların güttüğü İslâmcılık siyasetiyle iş tutanların eliyle İslâmî değerlerin içi boşaltılıyor, kanlı sahneler üzerinden İttihad-ı İslâm naraları atılarak bizi birbirimize bağlayan manevî rabıtalar bir bir koparılıyor.
Nurculuk İslâmcılığın aksine, kalplerden başlayarak topluma yayılan iman merkezli bir ıslâh hareketi olarak bu bağları tekrar kuracak yegâne imkândır. Risale-i Nur hareketi din-devlet-siyaset ilişkilerinin ölçülerini, bu ilişkinin sürdürülüş şeklini, umera-ulema yakınlaşmasının düzeyini Asr-ı Saadet prensipleriyle günümüze taşıyan bir harekettir. Bugün İslâm dünyasındaki kaotik durum Risale-i Nur’un insanı ve toplumu ıslâh edecek imkânlarından uzak tutulmasıyla yakından ilgilidir. Asırların kurtuluş reçetesini içinde barındıran bu eserler üzerinde oynanan sadeleştirme-tekelleştirme gibi oyunlar, Risale-i Nur’un yalnızca imanî bahislerinden yola çıkarak oluşturulmaya çalışılan yeni hizmet hizmet metotları; bu metinlerle bağımızı koparmaktan, ayrışmış pasif Nurcular üreterek ümmetin Kur’ân hakikatleriyle buluşmasını engellemekten başka bir şey değildir. Ben buna ‘Yeni Asya’sız Nurculuk’ diyorum.
Zira, ‘Yeni Asya’ tam da bir bütünlüğü ifade ediyor. Yeni Asya Bediüzzaman’la başlayan, Zübeyir Gündüzalp’le devam eden ve meşveret-i şer’iye ile tahkimleşen bir dâvâ çizgisinin bütün ve sağlam portresidir. Risale-i Nur’un metinlerine harfiyen sadık kalan ve metni müellifinin tarihî şahsiyetinden ve mücadelesinden ayrı tutmayan Yeni Asya, umerâdan uzak duran ulema çizgisini temsil ediyor. Bugün çeşitli şekillerde iktidar merkezli savrulmalar yaşayan Nurcu grup ve fikir ehlinin buradan Nurculuğa bakmalarında büyük fayda görüyorum.
Yeni Asya’sız Nurculukla yapılmak istenen İslâmcılık siyasetine eklemlenmiş, İslâmcılık siyasetinin sözcülüğü durumunda olan bir Nurculuktur. İdare-i maslahatçılık, konjonktürel İslâmcılık, adalet-i izafiyecilik bu tarz Nurculuğun temel vasıfları olmuştur. Gazete olsun; ama eleştirmesin, gözünü yumsun, görmezden gelsin, ülke yönetimiyle ilgili fikir beyan etmesin… gazete olsun; ama… Susturulmak, sıradanlaştırılmak, umumileştirilmek anlamına gelen bu istekler bugünkü azmettirici üst aklın dizayn etmek istediği pasif bir Nurculuktan başka ne olabilir?
Yeni Asya’sız Nurculuk; dost, kardeş, talebe dairelerini süpürerek tektipleştirilmiş Nurcuları yetiştirmek, otoriterliğin dizayn tornasına tutarak Nurculuğu tektipleştirmektir.
Yeni Asya’sız Nurculuk; iliklerimize kadar işlemiş sekülerliğin devamından yana olarak semm-i katillerin beynimizi ve ruhumuzu da esir almasına, Kemalizm’in farklı formlarda devamına izin vermektir.
Yeni Asya’sız Nurculuk; şefkat, muhabbet, insaniyet odaklı Kâbe merkezli bir dünyanın yolunu tıkamak; şiddetli zulümlerle inleyen İslâm beldelerinin Ortadoğululaştırılmasına izin vermek; mamur bir medeniyetin bütün unsurlarıyla kabileleştirilmesine seyirci kalarak İttihad-ı İslâm’a set çekmektir.
Yeni Asya’sız Nurculuk; Bediüzzaman Said Nursî’nin tarihsel mücadelesini, dâvâ ve vizyonunu anlayamamış, lâhikasız bir Nurculuktur. Bu, zalimler karşısında sınmayan-pusmayan aksiyoner, dinamik, gözü pek, korkusuz bir dâvâ adamı olan Bediüzzaman’ın mücahedesini anlamayarak Eski Said’i unutmak; Üçüncü Said’i yok sayarak Üstadı Barla’da nisyana mahkûm etmek isteyenler gibi Nurculuğu Bediüzzaman’sız bırakmaktır.
Yeni Asya’sız Nurculuk; medeniyetlerin, büyük fikirlerin gazete etrafında kurulduğundan habersiz olmak, gazetenin etkili bir ses ve bayrak olduğunu bilmemektir. Bediüzzaman’ın İstanbul’a geldiğinde yaptığı ilk işlerden birinin yaşadığı toprakların acılarını haykırmak, dertlerine merhem olabilmek için bir gazete çıkarmak teşebbüsü olduğunu unutmak, Bediüzzaman’ın onlarca gazetede onlarca makaleyi niçin yazdığını hatırlamamak; materyalist fikirlerin, ahlâksızlığın gazete yoluyla yayıldığı bir dünyada gazetenin imkânlarını reddetmek, gazetenin yüksek fikir ve dâvâların naşir-i efkârı olabileceği hakikatini unutmak nasıl bir dürtünün ürünüdür?
Yeni Asya’sız Nurculuk; ‘tek’in, tek adamlılığın önünü açmak, Süfyanizmin ayak oyunlarına şahs-ı maneviyi boğdurtmak, atanmış vasilerin emrinde meşveretsizliğe boyun eğmektir.
Yeni Asya’sız Nurculuk; Asya’nın bahtının miftahı olan meşveret ve şûrâyı yok sayarak istibdad-ı mutlak manasındaki bir cumhuriyetin bu topraklardaki hükümranlığını kanıksayarak öğrenilmiş çaresizliğe mahkûm olmaktır.
Yeni Asya’sız Nurculuk; Bediüzzaman’ın yaşadığı coğrafyayı aşan bir medeniyet projesi olan Medresetüzzehra’nın önüne set çekerek eğitimin seküler zihniyetle devamını sağlamak, seküler dayatmalarla ruhları çalınmış yavrularımızın ebedî hayatlarının tehlikede oluşuna göz yummaktır.
Yeni Asya’sız Nurculuk; çoklu vesayet tercihlerinden kendine vesayet beğenerek, bir vesayetin kucağından inip diğerinin kucağına sığınmak; Üstadın izzet ve şecaatinden yoksunlaşarak her alanda yoksullaşmaktır.
Yeni Asya’sız Nurculuk; mesleksizliği itibar, meşrepsizliği yol bilerek “var biraz da sen oyalan” Nurculuğuna soyunmaktır.