"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Oyunumuz bitmek üzere - Ân diyarı (25)

Ali HAKKOYMAZ
17 Mart 2024, Pazar
Ekmek kokusu; geldiğimiz gideceğimiz toprağın kokusu olduğundan mıdır ki mis gibi içimize çekmekten bıkıp usanmayız?!

Ekmek kokusu; ölümü bağrına basıp oradan ölümlerin geri döndüğünü gördüğümüz toprağa götürüyor bizi…

Toprağa basmanın ne olduğunun da unutturulduğu bir çağda doğurmuş anam beni. Kendisi de ekmek gibi kokardı. Tir tir titrerdi kırıntısı dökülmesin diye… Düşen ekmeği alıp öpüp başıma koymayı ondan öğrendim.

Ekmeğin kendine has o kokusunu bir çocukluğumda hissettim bir de gençlik yıllarımda… Haftalarca içmekten değil de yemekten kesilince ta uzağından sokakların, ileride bir fırın olduğunu anlıyordum. 

Ekmeğin kokusuna mı tahammül edemedik; kelimelerin rengine, ahengine yani bestesine de mi düşman olduk tuhaf, acı, komik ne varsa hepsiyle arkadaş, sırdaş, kardeş olduk. Düşmanı dost; zehri bal; cehaleti ilim fukaralığı zenginlik diye soframıza getirdiler ekmeğin kokusu mu kalırdı bunların arasında! 

Yani yalanla gerçek; doğru ile yanlış koyun koyuna yatar olmuş!

Hep anlatırlardı ve hâlâ anlatılır ben de anlatayım ki son zamanda yani kıyametin iyice yaklaştığı demlerde Deccal ve İsa’nın geleceğini…

Biri yerden bitiyor, biri gökten iniyor. Arzî ve arşî/semavî karşı karşıya geliş… Sırlı, perdeli, netâmeli işler… Silahlarun çok da işe yaramadığı, sözlerin bilendiği, kalemlerin sivriltildiği, her şeyin ilme döküldüğü, gizli saklı bir şeyin kalmadığı devran u seyran…

 Birbirlerini tanıyacaklar mı? Tanımadan olmaz. Ama bu ikisini de herkes tanır mı Bilgin Abi? Bakışlarıyla hayır diyordu. Bunun için bakış zenginliği, kalp açıklığı lazımmış. Şiddetli günler diyeyim de iş biraz daha anlaşılsın. Kim Deccal, kim İsa? Bunlar üstü kapalı şeyler… Herkes konuşmaz, konuşamaz; anlatılması da anlaşılması da zor ve çok yorucu meseleler. Kalpten çıplak çıkan hakikatlere bakmak da herkesin işi değil diyenlere de kulak asalım. Ve çok kişi bu iki ismi ve arkadaşlarını tanımadan, kavramadan mı gidecek bu dünyadan Bilgin Abi? 

Şöyle bir baktı. Konuşacak gibi oldu, durdu. Perde kapanmaya yakın kimlerin hangi rolü oynadığı meğer anons edilecekmiş. Peki tiyatrodan erken ayrılanlar ne olacak? Girişteki Tanıtım Risalesi’ni teşrifatçıların elinden almamışlar, alıp okumamışlar, okuyup anlamamışlar, anlayıp hayata taşımamışlarsa ne yapılabilir ki…

Oyunumuzun bitmesine beş dakika var!

*

NERELİSİN EY DÜNYA?

Yorgunsun, hastasın ey dünya!

Gözün, gönlün bulanık…

Uzağı da yakını da gördüğün yok!

Yaşamak sana çok uzak!

Kördüğüm olmuşsun;

Ve hâlâ diretiyorsun.

Sıtkım sıyrıldı senden de…

Şu kuşların hatrına yaşıyorum.

Şu kır çiçeklerinin…

Bir gülücük bırakıyorum;

Sokağa çıkarken..

Bahçemdeki güllere.

Dalında bir meyveyi okşuyorum.

Hatrını soruyorum erik ağacının.

Yoksa ey hırs küpü dünya!

Yoksa bir tuhaf oluyorum;

Yuvasından çıkmış gözlerini görünce.

Öleceksin  be dünya!

Bugünün yarını var diye katlanıyorum sana.

Okunma Sayısı: 1020
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ömer

    17.3.2024 21:22:02

    Kaleminize sağlık.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı