"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Barla mektuplarında Risale-i Nur (13)

Çetin ACAR
17 Ocak 2021, Pazar
(ASHAB-I KEHF MAĞARASI)

Cumhuriyetle birlikte, İslâm ve Kur’ân aleyhine yapılan hücumlar ve “Devrim” adı altında bin yıldır İslâmın bayraktarlığını yapmış bu aziz milletin manevî değerlerini ortadan kaldırmak isteyenlere karşı, yüce dinimizi muhafaza edecek bir hareketin çıkması bekleniyordu.

Allah’ın rahmetinden ümidini kesmeyen bu Müslüman millet, manevî sıkıntılarını giderecek, onu tekrar ihya edecek, “Ashab-ı Kehf” mağarası misali sığınılacak bir mekân, bir halaskâr aramaya başladı.

Ali Ulvi Abi (Küçük Ali), Barla Lâhikası’ndaki mektubunun bir bölümünde bu durumu şöyle ifade ediyor:

“Bulunduğumuz asır, manevî seferberlik (harp) zamanı olduğundan, vücudumdaki yaralara baktıkça, yaralar gitgide daha fazlalaşmakta iken bir gün işittim ki, ‘Sağdan sola geçiniz’ diye ilân ediyorlar. Ve otuz iki harfin birkaç adedini gaib edip (kaybedip) ilân edince öyle bir yara daha açıldı ki; evvelki yaraları unutturdu.

“Nasıl ki nass-ı Kur’ân’da ‘O gençler mağaraya sığındıklarında ‘Ey Rabbimiz’ demişlerdi. ‘Bize yüce katından bir rahmet ver ve işimizde Senin rızana erişmek için muvaffakiyet nasip et.’ (Kehf Sûresi: 10)

“Ashab-ı Kehf Efendilerimiz [...] –asrımızda tahammül edilmeyen fenalık gibi– o asırda fenalıktan, fitneden kaçarak mağaraya iltica ettiler. Sebebi ise; din-i hak üzere bulunan ehl-i imanı, zamanlarının padişahı olan Dakyanus, putperestliğe davet edip kabul edenleri putlara kurban kestirip, kabul etmeyenleri katliâm ettiği sırada, Ashab-ı Kehf Efendilerimiz mağaraya çekildiler.” (Barla Lâhikası, s. 258)

Allah rahmet eylesin, Ali Ulvi Abi, bu asrın iman ile küfür arasında geçecek umumî bir seferberlik harbi olduğunu, yapılan icraatların vücudundaki yaraları arttırmakta iken, “Bir gün işittim ki ‘Sağdan sola geçiniz’ diyorlar” demek suretiyle, yani “Bugüne kadar sağdan başladığınız yazılarınıza, bundan sonra soldan başlayacaksınız”, yani “Kur’ân harflerini kaldırdım, onların yerine Latin harflerini getirdim” diyerek “Harf Devrimi”nin ilânı ile adeta geçmiş yaralarını unutturan daha derin yaralar açıldığını söyleyerek icraatların ne kadar vahim olduğunu anlatıyor.

Bu asırda yapılan bu zulümler, zalim hükümdar Dakyanus’tan kaçarak mağaraya sığınan “Ashab-ı Kehf”in sığındığı mağara olayını hatırlatır. Ve öyle bir mağara arayışına girer.

Üstadını bulur. “Üstadımı görünce, bir-iki dakika titredim. Sonra ‘Fesübhanallah’ dedim. Doktoru görünce o yaralar bütün kuvvetleriyle bağırıyorlar…”

“Üstadım Bediüzzaman elinde bir asa, çoban olup dellâllığı ilân ediyor. Ve diyor; ‘Ben Kur’ân’ın dellâlıyım’ diye yüksek sesle bağırıyor, ilân ediyor... [Sonra anladım ki,] madem bu elmas ve cevherler, bu sergiler asrımıza verilmiş; bütün asrımızda kazancımızı versek, yine o elmasların birinin fiyatını veremeyeceğiz... O cevherler ise, bu asrın manevî doktoru ve ilâçları, Kur’ân’dan tereşşuh eden Risaletü’n-Nur ve Mektubatü’n-Nur’dur. Onlara sıkı sarılalım.” (s. 261)

Ali Ulvi Abi, aradığı Ashab-ı Kehf Mağarası’nı bulmuş olmanın bahtiyarlığı içinde, “Asrımızın manevî doktoru ve ilâçları Risale-i Nur’dur. Ona sıkı sarılalım” diyerek, herkesin o mağaraya girmesi için haykırıyor.

Üstadımız da; “… Ve Ashab-ı Kehf misüllü Nur Şakirtleri o sıkıntılı çilehaneyi [hapishaneyi] Ashab-ı Kehf ve eski zaman ehl-i riyâzâtının mağaralarına çevirmesi ve istirahat-ı kalple Nurların neşrine ve yazmasına sa’yleri ile (çalışmalarıyla), inayet-i Rabbaniyenin imdadımıza yetiştiğini ispat etti.” (Lem’alar, 579) diyerek, hapishanelerde Nurların daha rahat bir şekilde yazılmasından dolayı buraları birer mağaraya benzeterek, Risale-i Nur’un daha rahat yazılıp, neşredildiğinden Allah’ın yardımının da imdada yetiştiğini belirtiyor.

“Rusya’da esarette iken niyet ettim ve niyaz ettim ki, âhir ömrümde bir mağaraya çekileyim. Erhamü’r-Râhimîn, bana Barla’yı o mağara yaptı, mağara faydasını verdi.” (Tarihçe-i Hayat)

Evet, Üstadım, mağara faydasını verdi. Risale-i Nur Barla Mağarası’ndan bütün dünyaya yayıldı. Her yerde Ashab-ı Kehf Mağaraları’na benzeyen şubelerini açtılar.

Eski zamandaki Dakyanuslar, Nemrutlar, Firavunların niyetleri belli olduğundan, mü’minler onlardan kaçarlardı, ama bu dehşetli zamanda küfür, münafıkane hareket ettiğinden daha tehlikeli olmuştur.

Allah’a şükür ki elimizde Risale-i Nur gibi “mihenk” var, onunla Süfyanist tehlikeyi sezebiliyor, necat bulmak için Ashab-ı Kehf Mağarası misali Risale-i Nur dairesine girip kurtuluyoruz.

Üstadım, Allah senden ebediyen razı olsun, bizleri de son nefesimize kadar bu mağaralarda kalanlardan eylesin. Âmin.

Okunma Sayısı: 2169
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı