En son İsveç ve Finlandiya’nın “terör örgütlerini barındırdığı”ndan şikâyet eden Cumhurbaşkanı’nın Türkiye’ye 911 km sınırı olan Suriye’nin kuzeyinde on binlerce TIR dolusu silâhla yüz bin militanını silâhlandırdığı PYD/YPG’ye ordu ve “uydu devlet” kurdurma peşindeki ABD’yi “teğet” geçmesi Dışişleri’nin dışlandığı “tek şahıs dış politikası”nın çarpıklığını yine deşifre etti.

Vakıa şu ki siyasi iktidar, iç siyasette propaganda malzemesi olarak kullandığı tumturaklı söylemlerin tamamında hep çark etti. 

Cumhurbaşkanı “one minute’ çıkışı akabinde “moderatöre söylemiştim” dönüşünü sergiledi. “Haydut, zâlim terör devlet!” dediği işgalci İsrail’le ekonomik, savunma sanayii, ticari işbirliklerini arttırdı. Türkiye’nin tavrıyla İsrail’e Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) ve Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) üyelikleri sunuldu.

KezaTürk bayraklı Mavi Marmara sivil yardım gemisine kanlı baskında bulunup on vatandaşımızı katleden İsrailli askerlerin yurtiçinde ve yurtdışında yargılanıp cezalandırılmaları, olayın üzerinden onca siyasi rant devşirildikten sonra “bizden mi izin alıp gittiler!” çarkıyla bizzat iktidarca engellendi.

“U DÖNÜŞLERİ” DEVAM EDİYOR…

Cumhurbaşkanı’nın “Bu makamda olduğum müddetçe o teröristi alamazsın!” çıkışının ardından “dostu” Trump’ın “ekonominizi mahvederim!” tehdidi ve “akıllı ol, aptal olma!” ağır tahkirli “mektubu” üzerine, casusluktan 35 yıl hapisle yargılanan Rahip Brunson derhal tahliye edilip Amerika’ya uçuruldu.“Bu terörist asla iâde edilmeyecek!” restini çektiği gazeteci Deniz Yücel, Merkel’in telefonuyla alelacele cezaevinden çıkarılıp gönderildi.

Rus uçağının düşürülmesi önce büyük bir mârifetmiş gibi sunuldu; sonra Rusya’nın tepkisini dindirmek için bir dizi tâviz verildi. “NATO’nun Libya’da ne işi var!” çıkışının peşinden “NATO, Libyalılar için Libya’da olmalı” çarkıyla bu ülkeye askerî müdahaleye Türkiye de katıldı.

“İktidar cephesi”nin “ABD ve İsrail’in maşası, sömürge artığı, zâlimlerin piyonu”, “15 Temmuz fâili şerefsizler!” dediği BAE ile işbirliğine girildi. Cumhurbaşkanı, “bir tiranla-zâlimle asla barışmam!” dediği Sisi’yle barışmak için Bakanını Mısır’a yolladı. “Enâyi miyiz; kesinlikle verilmeyecek!” sözüne rağmen Kaşıkçı’nın “alçakça cinayet dosyası” katillerine teslim edildi.

SAVRULMALARLA TEHDİTLERE MÂRUZ

“Tek kişilik hükûmet”te 2.5 milyar dolar ödenen S-400’lerin hangarlara kaldırıldığı, beş yıldır 12 milyar dolar harcanan F-35 uçaklarının verilmeyip tedârik zinciri ve programından çıkarıldığı vetirede Türkiye “Zarrap rüşvet davası” ile 40 milyar dolara varan cezanın kesilebileceği “Halk Bank davası” tehdidine mâruz.. 

Özetle ardı ardına sergilenen zikzaklı çarklar, u dönüşleri ve savrulmalar, Bediüzzaman’ın beyânıyla “hevâ ve hevesin tehyîci (tahriki) ile her tarafa çevrilmeye müstaid (uygun), rüzgârın her tarafa çevirebileceği bir ince tel” zâfiyetindeki  “rey-i vâhid-i istibdadın (tek şahıs istibdadının)” ne denli tehditlere ve şantajlara teşne olduğunu ortaya koyuyor. (Münâzarât, 38-40, 24)