"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ayağına kurşun sıkan ülke

Faruk ÇAKIR
18 Eylül 2024, Çarşamba
Yüzlerce göl ve belki binlerce dereye sahip olan ülkemizin su yönünden zengin olduğu akla gelebilir.

Fakat uzmanların ifadesine göre ‘içilebilir, temiz su’ bakımından çok da zengin sayılmayız. Hele hele yapılan yanlışlar sebebiyle var olan göllerin kuruması ve suların kirlenmesiyle bugün değilse de yarın ‘su kıtlığı’ dahi yaşayabiliriz.

Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) Bilim Danışmanı Dr. Erol Kesici’nin ortaya koyduğu tabloya göre son 60 yılda Türkiye’deki 240 gölden 186’sı tamamen kurumuş. Geriye kalanlar da kuraklık tehlikesi ve aşırı kirlilik tehlikesi yaşıyormuş. 

Türkiye’deki göllerin neredeyse hepsinin şiddetli ‘hasta’ olduğunu söyleyen Dr. Erol Kesici, “Sorunları oldukça ağır durumda, su seviyeleri, yüzey alanları, kirlilik, oksijensizlik, adeta tükenmiş durumdalar” demiş. (ntv.com.tr, 15 Eylül 2024)

Şiddetli kuraklık ve kirliliğin son yıllarda etkisini daha da gösterdiğini belirten Dr. Kesici, şöyle devam etmiş: “Hakikaten göl, diye bir şey kalmadı memlekette. Hepsi aşırı su kaybetti ve kaybetmeye devam ediyor. Bu, biyoçeşitliliğin yok olmasına neden oluyor. Göllerde dip çamurları ve kimyasal atıklar alabildiğince fazlalaştığı için suyu azalan göller bu kirliliği artık tolere edemiyor. Balık popülasyonunun giderek azalmasıyla göllerde makro ve mikro su bitkilerinin aşırı artışı bataklıklaşma, farklı istilacı türlerin göl havzasına göç etmeleri ve buna bağlı olarak tüm sulak alanlarımızda artan buharlaşmayla kuruma süreci çok hızlı şekilde devam ediyor. (Çare olarak) Kentlerin iklimine göre bitki dokusu ve tarımsal üretimler günün bilimsel koşullarına göre düzenlenmeli. Türkiye’de şu an iyi denilebilecek, parmakla gösterebileceğimiz bir tane dahi gölümüz yok.” 

Uzman görüşüne bir defa daha dikkat çekelim: “Türkiye’de şu an iyi denilebilecek, parmakla gösterebileceğimiz bir tane dahi gölümüz yok.”

Şimdi çizilen bu tabloya bakıp, “Türkiye kendi ayağına kurşun sıkıyor” demek yanlış mı olur? Bunca akarsuya ve göle sahip olan bir ülkenin, çeşitli hatalar neticesinde bunları kaybetmesi ve “iyi denilebilecek, parmakla gösterebileceğimiz bir tane dahi gölümüz(ün olmaması” büyük bir cinayet işlendiğini göstermez mi?

Hal ve gidişe bakılırsa bu noktadaki yanlışlardan geri adım atılmış olmadığı da anlaşılır. Bugün bile ‘sularımızı ve göllerimizi koruyalım’ diyenlere iyi gözle bakmayan bir sistem ve idareciler var. “Çevre”cilik belli gurupların inhisarındaymış gibi gösteriliyor ve Türkiye için ‘lüks’ olduğu kanaati pompalanıyor. “Çevreye sahip çıkalım, ağaçları keyfi olarak kesmeyelim, suları kirletmeyelim” diyenlere “Burası Avrupa değil, zengin olmak için bunları yapmak şart” diyen bir anlayış hakim. 

Peki, gölleri kurutmak, suları kirletmek, çevreyi yaşanmaz hale getirmek hem ayıp, hem günah hem de yanlış değil mi? 

“Ayağına kurşun sıkan ülke” olmak “Büyük Türkiye”ye yakışmaz. O halde sulara ve göllere bir an önce sahip çıkalım.

Okunma Sayısı: 1113
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ömer

    18.9.2024 11:09:20

    Bu gidişle ayağımıza daha çok sıkarız . Kaleminize sağlık 👏👏👏🌅

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı