Uzun yıllar “Sırat-ı Müstakîm” ve sonrasında onun devamı olarak “Sebilürreşad” dergilerini neşreden merhum Eşref Edip (Fergan) İstanbul’da tertiplenen bir toplantı ile yad edildi. Merhum Eşref Edip, 1882 yılında Selanik’e bağlı bir sancak merkezi olan Serez’de dünyaya gelmiş. Devrin âlimleriyle birlikte hareket eden ve neşriyat yoluyla “din-i mübin-i İslâm”a hizmet eden Eşref Edip, 1971 yılında İstanbul’da Hakkın rahmetine kavuşmuş ve Edirnekapı’daki Sakızağacı Mezarlığına defnedilmiştir.
“Sırat-ı Müstakim” (sonraki adıyla Sebilürreşâd) 1908’den başlayarak 1966 yılına kadar çeşitli aralıklarla 58 yıl boyunca 1107 sayı yayımlamış bir dergi. İstiklal Marşı şairimiz merhum Mehmed Akif, bu derginin başyazarıdır ve şiirleri öncelikle bu dergide yayınlanmış. Eşref Edip, Üstad Bediüzzaman Said Nursî’nin dostu ve arkadaşıdır. Risale-i Nur eserlerinin bir özelliği de İslâma hizmet edenleri yad etmeye vesile olmasıdır. Risale-i Nurları okuyan herkes, Eşref Edip bey ve benzeri isimleri her zaman dua ve rahmetle anmakta. Eşref Edip Fergan merhumun, “Tarihçe-i Hayat”ta yer alan ve Üstad Bediüzzaman’la yaptığı bir görüşmeyi anlatan “Uzun bir ayrılıktan sonra” başlıklı yazısı harikadır, pek fevkaladedir. Onu okuyup da etkilenmeyen var mıdır?
1952’de Bediüzzaman’la gerçekleştirdiği görüşmeyi anlatan merhum Eşref Edip, şöyle der: “Belki yirmi yedi, yirmi sekiz sene oldu Üstadı görmeyeli. Onu görmek, mübârek sîmâsını doya doya seyretmek için her zaman gidip ziyâret etmek istediğim halde, meşguliyetten bir türlü vakit bulamadım. (...) Kendisini görüp kucaklaştığımız zaman, onun nûrânî sîmâsının verdiği zevk, maddî hasretin de ne kadar büyük olduğunu gösterdi. (...) Onun rehberi yalnız Kur’ân; bütün feyiz ve zekâ kaynağı bu. Bütün o lem’alar, doğrudan doğruya bu kaynaktan nebeân ediyor. Bir müçtehid, bir imam kadar rey sahibi. Kalbi bir Sahabî kadar îmanla dolu. Rûhunda, Ömer’in şehâmeti var. Yirminci asırda Devr-i Saadeti nefsinde yaşatan bir mü’min. Bütün hedefi îman ve Kur’ân. (...)
Üstadla görüşmemiz çok uzamıştı. Müsaade alıp ayrıldığım zaman vakit hayli geçmişti.” (Tarihçe-i Hayat, Sekizinci Kısım: Isparta Hayatı, s. 541)
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Müdürlüğü tarafından “Milli Mücadelenin Manevi Kahramanları: Sebilürreşad, Mehmed Akif ve Eşref Edib” konulu program, Pazar günü Fatih Ali Emiri Efendi Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Oturum başkanlığını gazeteci Muharrem Coşkun’un yaptığı panele, Prof. Dr. Mümtazer Türköne, Yrd. Doç. Dr. Akşin Somel, yazar Fahrettin Gün ve Mehmed Şevket Eygi konuşmacı olarak katıldı.
Konu, Eşref Edip, Mehmed Akif ve Sebilürreşad olunca Risale-i Nur ve Bediüzzaman’ın gündeme gelmemesi mümkün olur mu? Pazar günkü toplantıda da öyle oldu. Konuşmacılardan Mümtazer Türköne, “İslamcılık” konusunu değerlendirirken Bediüzzaman’ı misal verdi ve “Said Nursî yönetime talip olmamıştır” anlamında tesbitlerde bulundu. Sebilürreşad dergisinin günümüz Türkçesine çevrilmesi ile ilgili bir soru üzerine açıklama yapan Mehmed Şevket Eygi ise, “Bugünkü Türkçe ile ne köy olur ne de kasaba. Bugün Türçe varsa, tamamen yıkılmamışsa bunu Risale-i Nur eserlerine, onun diline borçluyuz” şeklinde değerlendirmelerde bulundu. Dolayısı ile doğrudan programın konusu olmamasına rağmen Risale-i Nur ve Bediüzzaman gündeme gelmiş oldu.
Böyle de olmalıydı, çünkü Eşref Edip’i; Bediüzzaman’la ilgi kurmadan anmak ve belki de anlamak eksik kalır. Emirdağ Lahikası’nda “Sadık, İbrahim, Zübeyir” imzalı bir mektupda, Bediüzzaman’ın Eşref Edip’le alâkalı kanaatleri şöyle aktarılır: “Üstadımız diyor ki: ‘Eşref Edip kırk seneden beri İmân hizmetinde benim arkadaşım ve Sebilürreşad’da makale yazan ve şimdi vefat eden çok kıymetli kardeşlerimin mümessili ve hakikî İslâmiyet mücahidlerinden bir kardeşimdir. Ve Nurun bir hâmisidir. Ben vefat etsem de, Eşref Edip Nurcular içinde bulunmasıyla büyük bir teselli buluyorum. Fakat Nur Risalelerinin ve Nurcuların siyasetle alâkaları yok. Ve Risale-i Nur, rıza-i İlâhîden başka hiçbir şeye âlet edilmediğinden, mümkün olduğu kadar Risale-i Nur’un mensupları, içtimaî ve siyasî cereyanlara karışmak istemiyorlar. Yalnız Sebilürreşad, Doğu gibi mücahidler İmân hakikatlerini ehl-i dalâletin tecavüzatından muhafazaya çalıştıkları için, ruh u canımızla onları takdir ve tahsin edip onlarla dostuz ve kardeşiz—fakat siyaset noktasında değil. Çünkü İmân dersi için gelenlere tarafgirlik nazarıyla bakılmaz.’” (Emirdağ Lâhikası, s. 281)
Eşref Edip’i anlamak için Tarihçe-i Hayat ve Emirdağ Lahikası’ndaki ilgili bölümleri bir defa daha okumakta fayda var. Bu vesile ile merhum Eşref Edip Fergan’ı rahmetle yâdediyor, onun hatırlanmasına vesile olanlara teşekkür ediyoruz. Mekânları Cennet olsun inşaallah...