Gazze’deki zulmü kişilerden ziyade bir bütün olarak ‘insanlığın’ durdurabileceğini pek çok hadise tasdik ediyor. O bakımdan dünyadaki bütün ‘iyiler’i yani ‘insanlığı’ harekete geçirmek gerekir.
Türkiye’nin de bu yönde gayret göstermesi en isabetli yoldur, ama bunu yapabildiğini söylemek kolay değil.
İsrail’in saldırılarının devam ettiği Gazze Şeridi’nden yakın zaman önce dönen bir grup doktorun, ABD Başkanı Joe Biden ve yönetimine yaptığı İsrail’e karşı “acil silah ambargosu” çağrısı da böyle bir çağrı olarak yorumlanabilir.
Chicago’daki ‘Demokrat Ulusal Kongresi’ne katılan Amerikalı doktorlar tarafından düzenlenen basın toplantısında, İsrail’in saldırılarının Gazze’yi harap ettiği, ABD’nin, İsrail’e yönelik acil bir ambargo uygulamaması durumunda, İsrail’in “suç ortağı olmaya devam edeceği” belirtilmiş.
Gazze’de görev yapan doktorlardan Tammy Abughanim, İsrail’in 10 aydan uzun süren saldırılarının sonucunun “şu anda Gazze’de bir sivilin hayatını kelimenin tam anlamıyla imkânsız hale getirdiğini” söylemiş.
Abughanim, Gazze’de yaşananlara bölge halkının “bir gün daha katlanmasının imkânsız olduğunu” aktararak “Bombalar düşerken, İsrail keskin nişancıları çocukları ve sivilleri hedef alırken, İsrail helikopterleri sivil grupların üzerine inerken işimizi yapamayız. Çünkü İsrail, ABD’nin doğrudan desteğiyle işimizi imkânsız hale getirdi” diye konuşmuş.
Gazze’de yaşananların “dehşet verici boyutlarını tam olarak aktarmanın mümkün olmadığının” ifade edildiği toplantıda, gazetecilerin sorusuna cevap veren (başka bir) Dr. Feroze Sidhwa ise şunları kaydetmiş: “25 Mart’tan 8 Nisan’a kadar Gazze’deydim ve soykırım şiddetine ilk elden tanık oldum. Çocukların kafalarının bir kez değil, iki kez değil, tam anlamıyla her gün, parasını ödediğimiz kurşunlarla parçalandığını gördüm. Han Yunus şehrinin tamamının korkunç ve sistematik yıkımını gördüm. O şehirde dört duvarı kalan tek bir oda varsa size nerede olduğunu söyleyemem.”
Basın toplantısında, Gazze’de görev yapan Yahudi-Amerikalı Dr. Mark Perlmutter’ın mektubu da okunmuş. Habere göre mektupta, şu ifadeler kullanılmış: “Daha önce hiç kafasından ve ardından göğsünden vurulmuş küçük bir çocuk görmemiştim. İki haftadan kısa bir sürede böyle iki vaka göreceğimi asla hayal edemezdim. Daha önce hiç, bir düzine küçük çocuğun acı ve dehşet içinde çığlık attığını, oturma odamdan daha küçük bir travma üssüne tıkıştırıldığını, yanan etlerinin kokusunun alanı öylesine şiddetli kapladığını görmemiştim ki gözlerim yanmaya başlamıştı. Bir hastanenin yerinden edilmiş kişilerin kampına dönüştüğünde nasıl görüneceğini asla hayal edemezdim.” (AA, 20 Ağustos 2024)
Aynı mektupta, “Filistinlilerin, ABD’nin, İsrail’in, Yahudiliğin ve hatta uluslararası hukukun ve tüm insanlığın iyiliği için lütfen İsrail’i silahlandırmayı bırakın” çağrısı da yapılmış.
Şimdi, bu bilgiler orta yerde dururken ülkemizde konforlu koltuklarında oturan idarecilerin sadece “batı”yı kınaması doğru olur mu? Bakın, ‘batı’dan nasıl insaflı ve insaniyetli insanlar çıkıyor ki Gazze zulmünü dünyaya ilan edebiliyor. O halde biz de “insanlığı” harekete geçirecek faaliyetlere imza atmalı ve Gazze’deki zulmün ancak bu yolla sona ereceğini görmeliyiz.
Evet, insanlık uyanacak ve Gazze’deki zulüm ancak o zaman sona erecek inşallah.