Virüs salgını vesile oldu ve bu sene yaz aylarını memleketimiz Çayeli’nin Senoz Vadisi’nde değerlendirdik. Köyde kaldığımız müddetçe İstanbul’la irtibatımız devam etti.
Bilhassa sosyal medyada yaptığımız fotoğraf ve benzeri paylaşımlar bazen “Vadinizin reklâmını fazla yaptınız” diyerek tenkide de sebep oldu.
Neticede Mayıs 2021 başında gittiğimiz köyümüzden Kasım ortası sayılabilecek bir tarihte (11 Kasım 2021) dönmek nasip oldu. Muhtemelen İstanbul’a dönüşümüze en çok bizi sosyal medyadan takip eden arkadaşlarımız sevinmiştir. Çünkü artık belli bir süre Senoz Vadisi’nin ‘hava ve yol durumunu gösteren” fotoğraflar olmayacak.
6 ay aradan sonra İstanbul’daki ilk günümüz (dün, 12 Kasım 2021) Cuma’ya denk geldi. Cuma günleri mahallemizde ‘pazar’ kurulduğu için biz de ilk olarak ‘pazar fotoğrafları’ paylaşarak yeni döneme ilk adımımızı atmış olduk. Hemen dikkatimizi çektiği üzere 6 ay boyunca pazarda, fiyatlar dışında bir değişiklik olmamış. Pazarcılar sağ olsunlar yine pazarın kurulduğu caddeyi baştan sona kirletme yarışına girmişler.
Halden aldıkları sebze ve meyvelerin ‘fazlalık’larını itina ile yere atıp cadde ve sokakları kirletiyorlar. Daha önce yüz defa dile getirildiği halde bu kirletme yarışına bir çare bulunmamış olmasını acaba ne ile izah edebiliriz. Gerek Bahçelievler Belediyesi ve gerekse İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve tabiî ki @ibbBeyazmasa bu konudaki talep ve şikâyetleri tam olarak dikkate almıyor. İBB ‘beyaz masa’ özetle “Bu bizim sorumluluğumuzda değil, yetki ilçe belediyelerinde” diyor. Belki bu beyan doğrudur, ama netice değişmiyor ku? Pazarların bu şekilde kirletilmesi, çöplerin yere atılması hak mıdır, maslahat mıdır? Bu kesin yanlışa engel olunamaz mı? Meselâ, Fatih Belediyesi bunun çaresini bulmuş ve ilçe genelinde pazar kuran hiçbir pazarcı çöplerini yere atamıyor. Çöpler bir poşette toplanıyor ve caddeler temiz kalıyor. Çünkü yere çöp ve artık atan pazarcılara para cezası uygulanıyormuş. Aynı şey Bahçelievler Belediyesi, bütün İstanbul ilçe belediyeleri ve tabiî ki Türkiye’deki belediyelerde uygulanamaz mı? Uygulanır ve uygulanmalıdır. Bu hususta herkese vazife düşüyor.
İlk gün notu olarak çok kısaca fiyatlardan da bahsedelim: Söylemesi ayıp, kutusuz bir tuvalet fırçası hem de pazarda 8 TL (titiz marka) olmuş. “Ne alırsan bin lira” dükkânlarda da aynı fiyat. Bir kaç ay önce 4 TL’ye alınabiliyordu. Mahalle ‘nalburu’na uğrayıp bozulan musluğun yerine meşhur olmayan bir ‘aç-kapa musluk’ almak istedim. 70 TL demez mi? Yahu bunun fiyatı da bir kaç ay önce 45 TL idi. Mahalle nalburumuz, “Haydi sana bir defaya mahsus eski fiyattan, 60 TL’den verelim. Ama nakit olsun” dedi. Sonra da dert yandı: “Artık kredi kartımızla mal alamıyoruz. Eskiden 6 ay taksitle, senetle sözle mal alıyorduk. Kampanyalar açıyorlardı, yanına bir sürü hediye teklif ediyorlardı. Şimdi bir tane kalem bile vermiyorlar. Çok zordayız. Ne olacak halimiz” diye dert yandı.
Mahalle nalburundan çıkıp yine mahalledeki “üç harfli” üç markete ayrı ayrı uğradım ve tamamında fiilen soğan ve patates satılmadığını gördüm. Tabiî ki bu marketlerde soğan ve patates var, ama ‘yok’ dememek için var. Belki 5 kg ürün var ve para verilerek alınamayacak şekilde pörsümüş, ezilmiş ürünler. Kasadaki görevliye bunun sebebini sondum, gülümsemekle iktifa etti...
Neyse, “yeniden İstanbul”daki daha ilk günümüz. Bakalım nelere şahit olacağız. Yoksa arkadaşların tavsiyesine uyup hemen “Senoz Vadisi”ne mi dönmeli? Allah, hepimizi hayırlarla karşılaştırsın ve sıkıntılardan korusun inşallah. Amin.