Risale-i Nur eserleri, Nurculuk ve Nur Talebeleri; leyhte ve aleyhte konuşanlar sebebiyle çoğu zaman gündeme geliyor.
Elbette Risale-i Nur Külliyatını okuyan yerli ve yabancı insaflı herkes, bu eserlerin hakkını teslim ediyor. Ancak okumadan, önyargıyla, başkalarının tesirinde kalarak kanaat belirten bazı insanlar da, bu eserlerin aleyhinde görüş beyan ediyor. Elbette tartışmaları sona erdirecek şey, önyargıları kırarak bu eserlerin okunması ve anlaşılmasıyla mümkün olur.
Risale-i Nur eserlerine en zor zamanda sahip çıkan ve hakkı teslim edenlerden biri de merhum Prof. Dr. Ali Fuat Başgil olmuştur. Merhum Prof. Dr. Başgil, (vefatı: 17 Nisan 1967) TBMM’de yaptığı bir konuşmada o günkü idarecileri ikaz etmiş ve Risale-i Nurların ‘suç unsuru’ gibi görülmesine itiraz etmiş. Konu ile ilgili haber biliniyor, ama yeniden hatırlatmakta fayda var. Yeni İstiklal gazetesi’nin 27 Temmuz 1966 tarihli sayısında yer alan haber şöyle: Ord. Prof. Başgil Sorumluları İkaz Ediyor: Nurculuk Suç Değildir. Af kanunu tasarısının müzakeresi sırasında, dindarları mahküm eden 163. maddenin af dışı bırakılmasının doğurduğu şiddetli tepki büyüyerek devam etmektedir. Bu cümleden olarak AP meclis grubunda gündem dışı bir konuşma yapan Ord. Prof. Ali Fuad Başgil şöyle demiştir:
“İthamdan kurtulmak için 163/1’i affetmeyelim demek yanlıştır. Nazarımda Nurculuğu itham etmek, İslamiyet’i itam etmektir. Nurculuk bir mezhep, bir tarikat değildir. Ben Nurculara ait kitapları 1958’de İsviçre’de tetkik ettim. Dili biraz eski olmakla beraber kuvvetli bir ahlak telkinidir. Beni Balmumcu’ya attıkları zaman, kütüphanemde Nurculuğa ait kitaplar bulmuşlar. Bana hep bunu sordular. Kütüphanemdeki komünizme ait kitapları getirin dedim, ama onlar her seferinde Nurculuğa ait kitapları sorup durdular…”
“Haksızlık ve zulümlere karşı daima isyan eden ve her zaman hakkı söyleyen Anayasa profesörünün bu beyanatı, yanlış bir yolda giden iktidar başlarını tarihi bir uyarma mahiyetindedir. Af kanunu, 163’üncü madde ile ilgili suçları da içine almayarak çıkarıldığı taktirde, vahim neticeler tevlit edecektir. Milletin ümidi ve güveni kırılacak; en tabiî hakkı olan din-vicdan-iman hürriyeti ayaklar altına alınmış olacaktır.” (Yeni İstiklal gazetesi, 27 Temmuz 1966)
Merhum Prof. Dr. Ali Fuat Başgil’in bu çıkışı, insafsız münekkitleri susturmuş ve hakikatin görülmesine vesile olmuş. Başgil’in kitaplığında yer alan Risale-i Nur eserlerinin ‘suç unsuru’ gibi gösterilmek istenmesi de dikkat çekici. Bir ilim adamını, kütüphanesinde bulundurduğu kitaplar sebebiyle suçlu ilan etmeye çalışmak da her halde hak, hukuk ve demokrasi anlayışıyla izah edilemez. İşte Türkiye’nin gelip geçtiği zorlu yollar ve zorlu yıllar...
Prof. Dr. Ali Fuat Başgil gibi bir değil, binlerce ehil ilim adamına bugün; dünden daha fazla muhtaç olduğumuz anlaşılmıyor mu? Hakkı, hakikati, gerçekleri cesaretle dile getiren ilim adamları her zaman hayırla yad edilir ve edilmeye devam eder inşallah...