Ülkemizin derdi çok, ancak bu dertler devasız değil.
İyi niyetle, şeffaflıkla ve işi ehline vererek çözülemeyecek bir problem olmaz. Türkiye’yi idare edenler hem hastalığa yanlış teşhis koyuyorlar hem de tedaviyi de yanlış yapıyorlar. Peki, iki yanlıştan bir doğrunun çıkması mümkün mü?
Hatırlanacağı üzere Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) enflasyon rakamlarını tespit edip açıklıyor. Fakat bu rakamlar gerçeklerle o kadar uyumsuz ki, şaşmamak mümkün değil. İşin ehli olan uzmanlar yüzde 120 nispetindeki enflasyondan bahsederken, devletin resmi kurumu neredeyse bunun yarısını ve hatta daha azını “tespit edilen enflasyon” olarak açıklıyor. Haliyle bu rakamlar tartışma başlatıyor ve buna sebep olanlar millet nezdinde itibar kaybediyor.
Devam eden tartışmaları değerlendiren Prof. Dr. Mustafa Durmuş şöyle demiş: “TÜİK’in gerçekleri söylemeyen bir makineye dönüştürüldüğünü söyleyebiliriz. Uzunca bir zamandır toplumda böyle bir algı da oluşmuş durumda. İktidarın elinde ekonomik verileri açıklayacak bir kurum var ve onun açıklamaları çok önemli. İşçi sınıfı, çalışanlar olarak hiçbirimiz satın aldığımız mal ve hizmetlerin maaşımızdan fazla artmasını istemeyiz. TÜİK, tam da bu noktada ‘Sizin kullandıklarınızın fiyatları piyasada söylendiği gibi yüksek bir şekilde artmıyor’ diyor. Bu sene asgari ücrete zam yapılmayacak. Enflasyon yüksek çıkarsa, zam vermek zorunda kalabilirlerdi. (...) Kimseden bir şey saklamanın mümkün olmadığı bir dönemde enflasyondaki gerçek rakamları gizleyebilmek çok zor, bu yüzden işin mutfağında çözmeye çalışıyorlar. (...) Siz doğru veriyi esas almazsanız, planlamanız dahil olmak üzere hayata geçirdiğiniz hiçbir programın başarılı olma şansı yok.” (ANKA, 11 Temmuz 2024)
Doğru bilgi, doğru ‘veri,’ doğru teşhis olmadan Türkiye’nin dertlerine deva bulması mümkün olabilir mi? Peki, bunun böyle olduğunu Türkiye’yi idare edenler bilmiyor mu? Mutlaka herkes gibi onlar da bunu biliyor, ancak bu ‘doğru bilgi’ işlerine gelmediği için gerçekleri ötemeye ve perdelemeye çalışıyorlar. Maalesef bu örtme ve perdelemenin bedelini de en başta ‘dar gelirliler’ ödüyor.
Türkiye’yi idare edenlere bir defa daha çağrı yapalım: Lütfen “Türkiye ve dünya gerçekleri”ni görün. Yanlış teşhis ve yanlış tedavide ısrar etmeyin. Açık ve şeffaf olun. İşi ehline verin. Adaleti sağlayın. Ki, ülkemiz sıkıntılarını aşabilsin ve “Büyük, zengin, huzurlu, adil Türkiye” hedefine ulaşılabilsin.
Yoka bu hedef sizleri heyecanlandırmıyor mu?