"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Dünyanın sonu mu geldi?

Hediye Ballıkaya
30 Nisan 2023, Pazar
Yaşadığımız imtihanlar ya da afetler ‘dünyanın sonu mu geldi’ sorusunu aklımıza getiriyor. Dünyanın imtihan yeri olması hasebiyle ölümü daha da çok yakından hissediyoruz.

Artık tadımızın tuzumuzun kalmadığını düşündüğümüz şu günlerde Allah’tan medet ve yardım bekliyoruz.

Şöyle bi köşeye çekilip kalbimi dinlediğimde yaşadığımız bu olaylarda beşerin bulaşık elinin olduğunu hissediyorum. Burada akla gelen bir soru şudur: Bütün musibetler günahlara kefaret olarak mı gelir? Veya başka bir ifadeyle, her musibet günah(lar)ın neticesi midir?

Bu meseleye, yine İkinci Lem’a’da, insanın musibetlerde üç yönden şikâyete hakkı olmadığının izah edildiği bölümde açıklık getirilmektedir. 

Bediüzzaman Hazretleri, insanların musibetlerde şikâyete hakları olmadığının birinci sebebini açıklarken; her şeyin Allah’ın isimlerinin tecellisinin gereği olduğuna dikkat çekerek, ‘Mülk Sahibi mülkünde dilediği gibi tasarruf eder’ kaidesini aktarmıştır. Yani Rezzak ismi ‘açlığı’, Şafi ismi ‘hastalığı’ gerektirdiği gibi Kahhar, Cebbar gibi isimlerinin iktizası olan birtakım haller de olacaktır.

O halde bir kula isabet eden musibetin ille de bir günahının neticesi olması gerekmiyor. Zira, en başta, Allah kulu üzerinde esmâsının gereği, dilediği gibi tasarrufda bulunur. Mülk O’nundur, teslim olmak gerekir.

Nitekim insanların musibetlerde şikâyete hakkı olmadığının ikinci sebebinde de ‘Hayat musibetlerle, hastalıklarla tasaffi eder, kemal bulur, kuvvet bulur, terakki eder, netice verir, tekemmül eder’, denilerek, yine bu hususa işaret ediliyor.

Öte yandan ‘En ziyade belâ ve musibetlere maruz kalanlar peygamberlerdir. Sonra evliyalar, sonra da derecelerine göre Allah’ın diğer salih kullarıdır’ (hadis meâli) rivayeti de bunu gösteriyor. 

Nitekim şu hadis-i şerif, bu manayı tamamlayıcı niteliktedir: “Allah kul için önceden manevî bir makam takdir etmiştir. Kul eğer ameliyle o makama ulaşamıyorsa, Allah ona bedeni, çoluk çocuğu ve malıyla ilgili bir musibet verir. Sonra da daha önce takdir ettiği makama ulaşması için onu buna karşı sabırlı kılar.” (Câmiü’s-Sağîr, 1:377)

Demek oluyor ki, musibetler sadece günahlara bir ceza olarak gelmeyebilir, aynı zamanda kul için sabretmek şartıyla manevî mertebelerde yükselmeye vesile olan kaderî tecellilerdir.

‘Masumların, hatasızların ne günahı var ki, bu musibetlere maruz kalıyorlar?’

Bu ve benzeri sorular, bir deprem sonrası Bediüzzaman’a sorulmuş, o da cevaplandırmış. Risale-i Nur’a ‘On dördüncü Sözün Zeyli’ olarak giren ilgili bahiste yer alan o suallerden biri: “Bazı eşhasın (şahısların) hatasından gelen bu musibet bir derece memlekette umumî şekle girmesinin sebebi nedir?”

Cevap: “Umumî musibet, ekseriyetin hatasından ileri gelmesi cihetiyle, ekser nâsın (insanların çoğunun) o zalim eşhasın harekâtına fiilen veya iltizamen (taraf tutarak) veya iltihaken (katılarak) taraftar olmasıyla manen iştirak eder, musibet-i ammeye sebebiyet verir.”

Bediüzzaman, masumlar böyle musibetlerde sağlam kalsaydı, teklif ve imtihan sırrı bozulurdu anlamından tespitlerde bulunuyor. Evet inşaallah bu hakikatler ile yüreğimize su serpiliyor, güneşler açıyor.

“Sen ganisin, sen rahimsin, Sen kerimsin Allah’ım

Sen seversin, sevilirsin, Sen tek birsin Allah’ım.’’

Teşekkür ederiz Allah’ım, Seni çok seviyoruz Allah’ım”

Okunma Sayısı: 1810
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı