"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

100 yıl önce bugün Bediüzzaman Mecliste törenle karşılanmıştı

Kâzım GÜLEÇYÜZ
09 Kasım 2022, Çarşamba 00:01
Bugün, İngiliz işgali altındaki İstanbul’da yazıp dağıttığı Hutuvat-ı Sitte kitabı ve Anadolu’daki millî kurtuluş hareketine verdiği destek Ankara’da takdirle takip edilen Üstad Bediüzzaman’ın ısrarlı davetler üzerine gittiği yeni başkentte Büyük Millet Meclisinde resmî hoşamedi töreniyle karşılandığı günün yıldönümü.

9 Kasım 1922’de Bitlis Milletvekilleri Arif, Derviş ve Resul; Muş Milletvekilleri Kasım ve İlyas Sami; Siirt Milletvekili Salih ve Ergani Milletvekili Hakkı Beyler Meclise “Vilâyat-ı Şarkiye ulemâ-yı benamından (doğu vilâyetlerinin seçkin âlimlerinden) olup Anadolu gazilerini ve Meclis-i Âliyi ziyaret etmek üzere İstanbul’dan buraya gelerek sâmiin (dinleyici) locasında bulunan Bediüzzaman Molla Said Efendi Hazretlerine hoşâme­di edilmesini (hoşgeldiniz denilmesini) teklif ediyoruz” şeklinde bir teklif vermişlerdi.

Teklifin alkışlarla kabulü üzerine Antalya Milletvekili Rasih Efendi “Kürsüye teşriflerini ve dua etmelerini ken­dilerinden rica ederiz” diyerek Bediüzzaman’ı kürsüye davet etti.

Üstad da kürsüye çıkarak Millî Mücadele gazilerini tebrik ile dua etti. Ama bu coşkulu karşılamayı izleyen günlerde milletvekillerinin namaz başta olmak üzere dinin icaplarını yerine getirme konusundaki gevşekliklerini görünce onları ikaz etme gereği duydu.

Yazdığı on maddelik beyannameyi önce Meclis Başkanına ulaştırdı; onun bunu sümenaltı etmesi üzerine matbaada bastırıp çoğaltarak milletvekillerine ve kumandanlara dağıttı.

Beyannamede namazın yanı sıra son derece önemli başka mesajlar da yer alıyordu:

“Şu inkılâb-ı azîmin (büyük inkılâbın) temel taşları sağlam gerek. Şarkı (doğuyu) ayağa kaldıracak din ve kalptir, akıl ve felsefe değil. Şarkı intibaha getirdiniz (uyandırdınız), fıtratına muvafık (yaratılışına uygun) bir cereyan veriniz, yoksa sa’yiniz (gayret ve emeğiniz) ya hebaen mensura (boşa) gider, veya muvakkat, sathî (geçici ve yüzeysel) kalır” gibi...

Saltanatın kaldırılmasına itiraz etmeyip, bu görevin Meclis tarafından üstlenilmesi çağrısında bulunması da bu mesajlardandı.

2. Meşrutiyetten beri “Zaman şahıs değil, cemaat zamanıdır” deyip adalet, meşveret ve hukukun üstünlüğünü vurgulayan bu tavır 100 yıl sonra, ülkenin tek adam rejimine hapsolduğu bir ortamda ayrı bir değer taşıyor.

Okunma Sayısı: 5402
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • selma

    9.11.2022 12:46:40

    Bu makale ile; gizli kalmış ya da unutulmuş, pek bilinmeyen, ama çok önemli bir tarihi gerçek gün yüzüne çıkmış oldu.

  • Bülent Bektaş

    9.11.2022 08:00:02

    Teşekkürler Kazım bey çok güzel bir yazı olmuş Emeğinize saglık

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı