Barış Pınarı adıyla başlatılan operasyon için 15 Ekim’de “Beyaz Saray’da Erdoğan-Trump buluşmasının gerçekleşeceği 13 Kasım’dan önce biter mi?” diye sormuştuk.
17 Ekim’de Trump’ın yardımcısı Pence’in Ankara ziyaretindeki görüşmeler neticesinde harekâta 120 saat ara verildiği açıklandı.
Erdoğan’ın Putin’le görüşeceği Soçi buluşmasının akşamına denk gelen 121. saat için yapılan iddialı açıklamalar ve o gün atılan “Eller tetikte” manşetleri ise, Millî Savunma Bakanlığının o geceki duyurusuyla noktalandı:
“ABD, PKK/YPG’nin bölgeden çekilmesinin tamamlandığını bildirdi. Bu aşamada yeni bir harekât icra edilmesine gerek kalmadı.”
Böylece, 18 Ekim’deki yazımızda bir Rus uzmandan aktardığımız “Harekât beş günde bitmiş olur” öngörüsü de doğrulanmış oldu.
Erdoğan’ın Re’sul-ayn ve Tel Abyad’dan sonraki hedefler olarak açıkladığı Menbiç ve Aynel Arab (Kobani) ise, çabuk davranan Rusya’nın desteğiyle Şam’ın kontrolüne geçti.
Tam da Soçi buluşması öncesi Esad’ın İdlib ziyareti, bu tabloya ayrı bir boyut ilâve etti.
YPG için Soçi’den çıkan yeni plan, Barış Pınarı bölgesi dışındaki alanlardan da 150 saat içinde çıkması ve buraların ağırlıklı olarak Rus-Suriye güçlerinin kontrolüne geçmesi.
Ve sınırlı bir alanda Türk-Rus devriyesi.
Peki, bu durumda YPG ne olacak? Bu soruya verilen cevapların ağırlığı “Suriye ordusuna katılacakları” yönünde şekilleniyor gibi.
Putin’in “Şam’la Kürtler arasında geniş bir diyalog başlamalı” mesajı buna işaret ediyor.
Görünen o ki, artık yeni bir operasyon yok. Geçen sene yapılan “Reis, bizi Afrin’e götür” çağrıları gibi, “Hulusi Baba, bizi Suriye’ye götür” sloganları da karşılığını bulamayacak.
Şimdi gündem, Anayasa Komitesi’nin toplanacağı 30 Ekim’de başlayacak yeni süreç.
Bu süreç yine Putin’in vurguladığı “Suriye ve Türkiye yönetimleri arasında diyalog kurulmadan çözüm sağlanamaz. Bölgede barış ve istikrarı Türkler ve Suriyeliler birlikte sağlayacak” mesajı ekseninde şekillenecek.
Anayasa Komitesi toplantılarından çıkacak sonucun Suriye’deki yönetim yapısını nasıl biçimlendireceği de önemli sorulardan biri.
Esad’sız bir formül çıkar mı, göreceğiz.
Belirsizliklerle dolu “güvenli bölge”nin âkıbeti de 30 Ekim sürecinin gidişatına bağlı.