Demokrasilerde seçim, merhum Demirel’in ifadesiyle “kansız, kavgasız, hilesiz, entrikasız bir iktidar değişimi”nin en önemli aracı. Ve bunu sağlayabildiği ölçüde problemlerin çözüm yolunu açarak toplumu rahatlatır.
Yine demokrasilerde seçim, iktidar politikalarının biriktirdiği sorunların, bunları çözme noktasında topluma inandırıcı ve güven verici bir siyasî alternatif tarafından çözüme kavuşturulacağı bir değişimi de temin eder.
Bu vaad ve taahhütle halkın önüne çıkan muhalefetin ilk sınavı, toplumu bu konuda ikna edebilmek ve iktidar olmasına yetecek sayıda insanın oyunu alabilmek; bunu başarıp iktidar olduğu takdirde, taahhütlerini makul bir sürede hayata geçirmektir.
Kesintisiz AKP iktidarlarıyla geçen 22 yılı aşkın zamanda, özellikle 2015 ve sonrasında yapılan seçimlerin “kavgasız, hilesiz ve entrikasız” bir şekilde gerçekleştiğini söyleyebilmek mümkün değil.
12 Eylül ürünü seçim sisteminin adaletsiz ve haksız rekabet ortamına ilaveten, iktidarın muhalefeti “terörist ve düşman” ilan eden söylemleri ve sandıktan çıktığı açıklanan sonuçlarla ilgili olarak zihinlerde soru işaretleri doğuran istifhamlar ortada.
Sistem ve iktidar kaynaklı dezavantajların yanında, muhalefetin kendi zaafları ve dağınıklığı da seçimlerden sağlıklı sonuçlar çıkmasına imkan vermiyor.
Özellikle ülke tek adam rejimine sürüklendikten sonra yapılan seçimlerden olumlu netice alabilmek için, demokrasiden yana olan partilerin adalet, hukuk ve adalet ortak paydasında güç birliği yapmaları kaçınılmaz bir zorunluluk iken, bunun olması gereken şekilde başarılamayışı önemli bir handikap.
Mayıs-2023 seçimleri öncesindeki Millet İttifakı denemesi bunun en tipik örneği. Bu ittifakta yer alan partilerin tamamı, altına birlikte imza attıkları taahhütlerin arkasında durup hem milletvekili, hem cumhurbaşkanı seçimlerinde fire vermeden yekvücut hareket edebilmiş olsalardı sonuç çok daha farklı olabilirdi.
İttifak ortağı partilerin yapamadığını, 31 Mart 2024 yerel seçiminde seçmen sandıkta gerçekleştirdi ve emanet oylarıyla sonucu tayin etti. Ve bunu yaparken, tercih ettiği partiyi ağır bir sorumluluk yükünün altına soktu.
Bundan sonraki genel seçimin sonucunu, bu sorumluluğun gereğini ifa noktasında gösterilecek performans tayin edecek.