"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Akçura; Dânişmend; Tugay Camii...

M. Latif SALİHOĞLU
12 Nisan 2014, Cumartesi
Tarihte Bugün: 12 NİSAN

Türk Tarihi, Türk olmayan bir Türkçüye emanet

Mustafa Kemal’in emriyle Türk Ocaklarının kapatılmasından iki hafta sonra, yani 12 Nisan 1931’de toplanan bir heyet tarafından, merkezi Ankara'da olmak üzere “Türk Tarihini Tetkik Cemiyeti” teşkil olundu.
Cemiyetin kurucuları arasında yer alan Yusuf Akçura, bir yıl sonra (8 Nisan 1932) bu cemiyetin başkanlığına getirildi. Öldüğü tarihe (11 Mart 1935) kadar da bu görevde kaldı.

Kim bu Akçura?
Rusya (Simbir/Olyanovski) doğumlu olan Akçura'nın, baba tarafından Tatar, anne tarafından da Yahudi olduğuna dair bilgiler var.
Babası ölünce annesiyle birlikte İstanbul'a gelip yerleşir. Annesi Dağıstanlı Osman Bey ile evlenir. Osman Bey, onun tahsiliyle ilgilenir ve götürüp askerîyede okutur. Zaman zaman Rusya'ya gidip gelen hatta Bolşevik İhtilâlinden kısa bir süre önce Avrupa'da Lenin ile de görüşen Akçura'nın Rusya'daki ismi Yosif/Josif Aqçura'dır.
* * *
Akçura'nın Türkiye'de yaptığı ilk faaliyet ırkçılık mânâsındaki "Türkçülük" olmuştur. Akrabası olan ve İstanbul'da ilk kadın dergisini çıkaran Gaspıralı İsmail'in de Rusya'dan Türkiye'ye gelmesiyle birlikte, müştereken Türkçülük faaliyetine daha da hız vermişlerdir. Türk Yurdu (1911) ve Türk Ocağı'na (1912) dair yayın ve oluşumların en aktif aktörleridir.
1918 yılı sonlarında İstanbul'da kurulan Kürt Teâli Cemiyetinin kurucu üyesi ve bu hareketin fikir öncülerinden biri olan Celadet Bedirhan, hatıralarında kendisinin ve arkadaşlarının en çok Yusuf Akçura'dan etkilendiğini söylüyor ve Türk Ocağının faaliyetleri hakkında şunları söylüyor: "Bu ocaklar, kendileri için Türkçü yetiştirdiği kadar, bize de Kürtçü yetiştirdi. Kendimiz elli sene uğraşsaydık, yine de bu kadar Kürtçüyü harekete geçirip de biraraya getiremezdik." (M. Kemal'e Mektup, 1933)
İşte, asıl işi ve mahiyeti böyle olan Akçura, 1923 seçimlerinde CHP milletvekili oldu. Uzun yıllar üniversitelerde siyasî tarih dersleri verdi. Türk tarihi hakkında ortaya yeni tezler attı. 1931'den sonra bu tezlerin adeta lokomotifi rolünde çalıştı. Öldüğü tarih olan 11 Mart 1935'e kadar TTK Başkanlığı ile milletvekilliği görevini birlikte yürüttü.

Tugay Camii'nin âkıbeti

Isparta'daki Er Eğitim Tugayı Camiinin temel atma merasimine (12 Nisan 1957) iştirak eden Bediüzzaman Said Nursî, Besmele ve duâlarla temele ilk harcı koydu. Bu mabedin temel duvarları yükselip tam şekillenmeye başlamıştı ki, 27 Mayıs Darbesi yapıldı.
Demokrat iktidarı deviren askerî ihtilâl, herşeye aynı darbe mantığıyla yaklaştı. Böylelikle, Isparta Tugay Camii'ne de bir darbe vurdu ve inşaatı durdurdu. Cami için ayrılan yer, halen boş duruyor. Ümit ve temenni ederiz ki, bu caminin inşasına günün birinde yeniden başlanır.

Temel atma merasimi

Üstad Bediüzzaman'ın talebelerinden Kore gazisi Bayram Yüksel, o temel atma hadisesinin canlı şahitlerinden biridir. Merhum Yüksel, hatıralarında o günleri şöyle anlatır:
"Bir gün, Üstadımızla Barla'ya gidecektik. Zübeyir Ağabey de vardı. Şoför de Mahmut Çalışkan'dı.
"Isparta İmam-Hatip Okulu'nda Kur'ân Hocası ve Kesikbaş Camii’nde imamlık yapan Hafız Feyzi Efendi Üstadımıza geldi. Tugay Camii temelinin atılacağını, Üstadımızın da gelmesini rica etti. Barla'ya hareket etmek üzereyken, Üstadımız Hafız Feyzi'yi kıramadı. 'Peki gideceğiz' dedi.
"Isparta'nın ileri gelenleri hep oradaydı. Üstadımız da kalabalığın içine girdi. Tugayın subayları Üstada bakıyorlardı. Çünkü hiç böyle bir zat görmemişlerdi. Kılık-kıyafeti şeair-i İslâmiyeyi gösteriyordu. Elinde şemsiyesi, gözünde güneş gözlüğü vardı. Biz de Zübeyir Ağabey ve Mahmut Çalışkan ile Üstadımızın arkasındaydık.
"Bütün nazarlar Üstadımızın üzerindeydi. Herkes birbirine 'Bu zat kim?' diye soruyordu. Bir yüzbaşı koşarak bir sandalye getirdi ve 'Buyurun efendim, oturunuz' dedi. Üstad da kendisine teşekkür ederek oturdu.
"Tugay komutanı çok güzel bir konuşma yaptı. Üstadımız da dinledi. Konuşması bittikten sonra Tugay Komutanı Üstadımızı işaret ederek, 'Hoca Efendi camiye harcı koysun' dedi. Üstadımıza Zübeyir Ağabey malayı doldurdu, verdi. Üstad 'Bismillah' dedi ve harcı attı. Bizler de Üstadımızın arkasındaydık. Tugay Komutanı Feyzi Fırat Bey, Üstadımıza ve Isparta halkına teşekkür etti. Ondan sonra birçok subay Üstada karşı hürmetle alâkadar oldu.
"Biz Isparta ve Barla'ya giderken, Üstadımız subaylara ve erlere daima eliyle selâm verirdi. Hattâ, Isparta'nın içinde orduevi vardı, oradan geçerken Üstadımız subayları gördüğünde daima onları selâmlardı. Onlar da Üstadın selâmını ayağa kalkarak alırlardı.
"Üstadımız askerleri çok sever, fazla alâkadar olurdu. Tugay Camii’nin yapılmasını çok arzu ediyordu ve çok memnun olmuştu. Cami temeli kalkmaya başladı. Maalesef 27 Mayıs ihtilâli oldu ve cami kaldı. Yeri hâlâ boş duruyor." (Son Şahitler-III, s. 91)

Tarihçi İ. Hâmi Dânişmend

Yirminci asır Türkiye tarihinin en kıdemli ve en vukufiyetli tarihçilerinden biri olan (1899'da Merzifon doğumlu) İsmail Hâmi Dânişmend, 12 Nisan 1967'de İstanbul'da vefat etti.

M. Kemal'e muhalif bir milliyetçi

İsmail Hâmi Beyin önemli bir başka özelliği de, M. Kemal ile hiç anlaşamayan ve uzlaşamayan milliyetçi bir şahsiyete sahip oluşudur.
Sivas Kongresinde birlikte bulunan ve orada İrade–i Milliye gazetesi çıkaran Dânişmend'in, kısa bir süre sonra Ankara'da neşredilen Hakimiyet–i Milliye gazetesinde de aktif şekilde çalışması istendi, ancak o bunu kabul etmeyerek M. Kemal ile yolunu ayırdı.
Millî Mücadele hareketini bütün kuvvetiyle desteklediği halde, 1923 yılı sonrası Ankara'sında resmî herhangi bir vazife almayarak ilmî çalışmasını İstanbul'da sürdürme yolunu tercih etti.
Öte yandan, İslâm Tarihi ve Osmanlı tarihini kronolojik olarak da en ince detaylarına varıncaya kadar kaleme alan ve bunları kitap serileri halinde neşreden İsmail Hâmi Beyin, Cumhuriyet tarihini yazmaması ve bu hususta hiç eser neşretmemesi son derece dikkat çekici bir nokta olsa gerektir. O, yalan yere tarih yazmaktansa, hiç yazmamayı tercih ederek, hiç olmazsa ilmî ve meslekî izzetini muhafaza etmiştir.

KISACA

1925: Şeyh Sa­id tu­tuk­lan­dı. Do­ğu’da­ki kıyam ha­re­ke­ti­nin li­de­ri o­la­rak a­ra­nan Şeyh Sa­id, ya­ka­lan­dık­tan son­ra Di­yar­ba­kır İs­tik­lâl Mah­ke­me­si ta­ra­fın­dan i­da­ma mah­kûm e­dil­di ve hü­küm in­faz e­dil­di. Ce­se­di­nin, or­du­e­vi bah­çe­sin­de­ki top­lu me­zar­da ol­du­ğu tah­min e­dil­mek­te­dir.

Okunma Sayısı: 1293
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • ahmet sert

    12.4.2014 01:20:00

    Isparta Tugay camiinin yarım kalan temel ve duvarlarının yıkıldığı bir şey mi.Heybeli Ada Mektebi Harbiyesinin ortasındaki 150 Yıllık
    Ata yadigarı,tarihi miras olan, bakınca İnciyi hatırlatan güzelim caminin NASIL BİR GECEDE yok edildiğini anlatınızda genç nesiller ,imanla kurtarılan vatanın,iman abidelerine vaktinde neler yapılmış öğrensin.İnsanın içi burkuluyor değilmi,tarifi imkansız.........

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı