"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Aklın nuru, kalbin huzuru için...

M. Latif SALİHOĞLU
15 Ocak 2025, Çarşamba
Aklı ve kalbi bir tek şahıs etrafında dolaşanların, zamanla hem ufku daralır, hem huzuru kaçar. Önceden hiç tahmin dahi edemedikleri bir anaforun içine düşer.

Duyduğumuz ve gözlemlediğimiz kadarıyla, bu tür şahısperestlerin hâli, özetle şöyle bir seyir takip eder:

1. Ufku daraldığı için, gitgide kabalaşır. Nezâketten uzaklaşır. Etrafındakilere karşı kırıcı davranmaya yönelir. Bir noktadan sonra, etrafındakiler de ondan uzaklaşır. Neticede, çok yakıcı-yandırıcı bir yalnızlığa mahkûm olur.

2. Huzuru kaçtığı için de, sıkıntısını, huzursuzluğunu dışa vurmaya başlar. Bunu yapmazsa eğer, kendi iç dünyasında patlamalar yaşar. Nitekim, patlama hâlleri yaşadığı için tımarhanelik olan, hatta intihara kadar gidenler var.

«

Yukarıdaki gözlem ve tesbitler de bize gösteriyor ki, hakikaten “Zaman şahıs zamanı değil; belki, şahs-ı mânevî zamanı”dır: İman hizmeti de, dalâletin tahribatı da, bir “şahs-ı mânevî” sûretinde cereyan ediyor.

Dolayısıyla, herhangi bir sebeple “şahs-ı vahid”e bağlanan kimseler, aklını-fikrini onunla bozdukları için, ister istemez “zamanın çarkı” ile boğuşur bir hâle geliyorlar. Onların hatırı için akışını değiştirmeyen zaman çarkı da, hâliyle onlara silleyi vuruyor ve bir kısmını sersemletip perişan ediyor.

Esasen, bu acıklı hâlin bir yansımasıdır ki, onlardan her kime dokunsan, bin âh işitiyorsun, kâse-i fağfurundan…

Yani, şahısperestler ve şahıs merkezli yapılanmalara meftun gidenler, zamanla öyle dertli, öyle kederli, hatta öyle karamsar bir hâle geliyorlar ki, yanlarına yaklaşamazsınız. Yaklaşıp dokunduğunuz anda, hemen başlıyorlar sayıp dökmeye: Yahu, bir bilseniz ben onun için ve onun temsil ettiği dâva için neler yaptım, neler… Malımı, mülkümü fedâ ettim. Hatta canımı bile hiçe sayarak, onun militanca mücadele ettim. Onun hatırı için, çok kimsenin hatırını kırdım. Velhasıl, yapmakla bitmez anlatacaklarım… Ama, o kıymetimi bilmedi. Daha doğrusu kıymetim bilinmedi. O belki de iyi biridir, ama etrafındakiler perde oldular, hatta aramıza duvar ördüler. O zâtın benim gibi fedâîleri görmesine, ilgilenmesine engel oldular. Ömrümüzü de, enerjimizi de tükettik. Ama, işte görüyorsunuz, sonunda dışlandık, uzaklaştırıldık; bir başımıza öylece kala kaldık.

«

“Şahs-ı vahid” yahut “rey-i vahid” dediğimiz şey, hem fânî, hem kısa ömürlüdür. Ona bel bağlamamalı. Bütün mevcudiyetiyle ona bağlanmamalı. Bâkî hakikatleri onun omuzlarına yüklememeli. O da bunu yüklenmemeli.

Kezâ, şahıs, zamanla değişebilir. Türlü sebeplerin müdahalesiyle bozulabilir. Tâkat getiremediği meseleler karşısında zaafa düşebilir. Mağlup olabilir. Farkında olmadan yanılabilir, yamulabilir. Garantisi yoktur şahsın. En nihayet, hiç umulmadık bir zamanda hayattan çekilip gidebilir.

Böyle bir durum karşısında, o şahsa bütün benliğiyle bağlanan kimselerin hâli pek acıklı olur: Onu hayata bağlayan en kuvvetli halat koptuğu için, ister istemez karamsarlığa düşer. Kendini çaresiz öksüzlere, kimsesiz yetimlere dönmüş gibi hissetmeye başlar. Travmalar yaşar. Asabîleşir. Geçimsiz bir olup, sosyal hayatta adeta bir parazite dönüşür. Yazık olur.

«

Böyle bir zamanda doğru olan ve yapılması gereken tutum, davranış şöyle olsa gerektir: Fânî, geçici, kırılgan şeylere ümit bağlamamalı. Kimsenin uşaklığına, militanlığına soyunmamalı. Allah’tan gayrı kimseye boyun eğmemeli. Hürmet başka; ama, kula kul-köle olmamalı. Şahsa karşı muhabbet de, adâvet de bizi bizden alıp götürecek kadar hadden aşmamalı, kabından taşmamalı.

Tövbe kapısı açıktır. Allah’tan ümit kesmemeli. Hiçbir fâninin minneti altına girmemeli. Her şeyi Allah nâmına alıp vermeli. Allah nâmına olmayan, Bâki-i Hakiki’nin hesabına olmayan hiçbir şeyi almamalı, vermemeli, hayatımızın merkezinde ona yer vermemeli.

İşte, huzur-u kalp, sıhhat-i akıl, selâmet-i iman buradadır.

Okunma Sayısı: 1693
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Recep Nuri Kaçmaz

    16.1.2025 01:33:17

    Neticede siz de bir şahışsınız.Fitneye vesile olma ihtimaline binaen böyle bir yazının bu zamanda kaleme alınmaması gerekirdi.Siz gazete yazarısınız.Bu yazıdaki hakikatler doğrudur.Fakat bu zamanda dile getirilmesi müsbet hareket düsturlarına uymamaktadır.Bir okuyucunun bile bu falan şahsı işaret ediyor demesi tahrip hesabına geçer.Menfi hareket olur.

  • Kenan

    15.1.2025 19:59:25

    Bediüzzaman bir şahıs mıdır? Lahikalar kimin yaşadıklarından bahseder?

  • Ömer

    15.1.2025 17:50:25

    Bunları yapan, fani, geçici, kırılgan şeylere ümit bağlamamalı, kimsenin uzaklığına, militanlığına soyunmamalı, hürmet harici;kula kul, menfaatçi, hodbin, kibirli, mevki makamcı olmamalı, işte bunları yazdığınız gibi onada anlatın.( Duyduğunuz ve gözlem) yaptığınız.

  • Ömer

    15.1.2025 17:49:52

    Sayın yazar; öyle bir yazı yazmışsınız, sanki siz hayatınızda bunları yaşamışsınız gibi anlatmışsınız.Düşen o anaforda hala debeleniyo, çıkamıyor. Duyduğunuz, gözlem ettiğiniz kimdir? Ufku daralan,kabalaşmış, nezaketsiz, kırıcı, ondan uzaklaşan, yakıcı ve yandırıcı yalnızlığa mahkum olan yada olacak kim?Huzursuz , sıkıntısını vuran kim?

  • İbrahim FİŞEK

    15.1.2025 16:48:47

    Allah (CC) ebeden razı olsun...

  • Elvan sağkol

    15.1.2025 15:10:51

    Şahsa karşı muhabbet de, adâvet de bizi bizden alıp götürecek kadar hadden aşmamalı, kabından taşmamalı. Amenna ve sadakana.Abim tebrikler.

  • Abdullah

    15.1.2025 11:48:54

    Şahısperestlik asrımızın müzmin hasta lıklarından biridir.Sosyal hayatın bir ya rasıdır.İçtima-i ve siyasi hayatın çalkan tı ve keşmekeşliklerinin de bir sebebi dir.Şahsa bağlılıkların getirdiği acı neti celer yazıda detaylı anlatılmıştır.Net olarak izah edilmiştir.Ders alınması ge reken çok değerli bir yazıdır.İnşaallah istifadeye medar olur.Hakikaten asrımız şahsa bağlanma asrı değildir. Geçmiş asırlarda olabilirdi ama bu asırda asla olamaz.Bu içinde bulındu ğumuz asır ve gelecek asırlar şahs-ı manevi asrı ve asırlarıdır.Kıymet şahs-ı maneviyeye göre olur.Bediüzzaman bu zamann şahs-ı manevi zamanı olduğunu, baki hakikatların fani şahıslara bağlanamayacağını bir asır evvel beyan etmiştir.Hakikat es ma-i İlahiyeye bakar.Bunun yerini hiç bir fani şey tutar mı? Sevgili yazarımız bu fevkâlade ö nemli içtima-i ve siyasi yaraya neşter vurduğu ve toplumun nazarına arz ettiği için teşekkür ve tebrik ediyoruz. Ağzına sağlık ve kalemine kuvvet diyoruz.

  • Mustafa Yalçın

    15.1.2025 05:05:32

    Hal-i pür mealimiz. Yerinde tesbitler. Allah razı olsun. İkaz vazifesi yapılmış.

  • Semanur Tunoğlu

    15.1.2025 01:23:41

    Allah razı olsun hocam. Rabbim aklımızı nurlandırıp kalbimizi huzurlandırsın. Amin.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı