Ege Denizindeki 12 adanın elimizden gitmesiyle sonuçlanan Osmanlı- İtalyan Harbi, Eylül 1911’de Libya’da (Trablusgarp) başladı, 18 Ekim 1912’de iki ülke arasında imzalanan Uşi Antlaşmasıyla sona erdi.
(İsviçre’deki Uşi/Ouchy kasabası, Lozan’a yakın bir noktada bulunuyor.)
İtalyan Krallığı ile Osmanlı arasında anlaşma yapılmasına rağmen, Balkanlarda baş gösteren muharebeler bir müddet daha devam etti.
Ege’de ve Rumeli’de Osmanlıya çok pahalıya mal olan o zamanki gelişmelerin seyrine kısaca bakmaya çalışalım.
★
İtalyan Krallığı ile girişilen Trablusgarp Harbi’nin iki sahası var. Biri Kuzey Afrika’da kara muharebeleri, diğer Ege’deki deniz savaşları.
Libya’daki kara savaşlarında epeyce zorlanan İtalyan devleti, güçlü donanmasıyla Ege adalarına yöneldi ve Osmanlı’nın elindeki meşhûr 12 adayı işgal etti.
İtalyan Harbi daha bir senesini doldurmuştu ki, Ekim 1912’de bu kez Balkanlar’da şiddetli sancılanmalara yol açan yeni bir cephe daha açıldı: Tamamı krallıkla yönetilen Bulgaristan, Sırbistan, Yunanistan ve Karadağ’ın teşkil ettiği Balkan Birliği, 8 Ekim 1912’de Osmanlı Devleti’ne karşı harp ilân etti.
Bu tarihten itibaren, asker-sivil dahil olmak üzere, bölgedeki Müslüman nüfusa yönelik çok vahşice bir katliâm hareketi başlatıldı.
Bu dehşetli zulüm ve baskının ağırlığına daha fazla dayanamayan Rumeli topraklarındaki Osmanlı vatandaşları, sağ kurtulabilenler İstanbul’un yolunu tuttu. Yüz binlerce Müslüman nüfus, perişaniyet içinde hicret ederek Anadolu’ya göç etti. O zamanki göç dalgaları esnasında, muhacirlerin geçtikleri yollarda da türlü eziyetlere maruz kalanlar, saldırıya uğrayanlar, elindeki-avucundakini Balkan çetelerine kaptıranlar, hatta canından olan çok sayıda insanlar oldu.
★
Son 3-4 senedir iç ve dış sıkıntılarla boğuşan Osmanlı Devleti, aynı anda iki cephede, yani hem İtalyan devleti, hem Balkan Birliği ile birden savaşacak durumda değildi. Bu sebeple, cephelerden birini kapatması gerekiyordu. Nitekim, öyle de yaptı. Önce İtalya ile barış görüşmeleri talebinde bulundu.
İki ülke temsilcileri, 15 Ekim 1912 tarihinde İsviçre’nin Uşi kasabasında bir araya geldi. 3 gün kadar devam eden toplantı, 18 Ekim günü sona erdi. Tarafların imza koyduğu anlaşma maddelerinin hemen tamamı Osmanlı aleyhine, dolayısıyla İtalyanların menfaatine uygun olacak şekilde tanzim edildi.
Anlaşmanın özeti şöyle: Trablusgarp ve Bingazi’ye özerklik tanındı. Ancak, burada Osmanlı hâkimiyeti fiilen sonra ererken, İtalyanların işgaline açık hale geldi. Ege’deki adalar meselesinde ise, bilâhare Osmanlı’ya iade edilmek üzere, bölgenin kontrolü İtalyanlara bırakıldı. Ancak, İtalya burayı Osmanlı’ya bir daha iade etmedi. Tâ II. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar da 12 adayı elinde tutan İtalya, savaştan mağlûp çıkması sebebiyle, adaları Türkiye’ye değil, Yunanistan’a bırakmayı tercih etti.
★
Final: 1911-13 yılları arasında mücadele ettiği iki cephede de mağlûp duruma düşen Osmanlı Devleti, Afrika ve Balkanlar’daki topraklarını büyük ölçüde kaybetti. Daha büyük kayıplar ise, hemen ardından başlayan Birinci Dünya Harbinde yaşandı. Savaştan sonraki antlaşmalardan da, milletin ve ordunun başarısı olan haklar bile maalesef teslim edilmedi, ya da bu haklar geri alınamadı. Hiç olmazsa Lozan’da geri alınması gereken 12 ada, ora da ne yazık ki Yunanistan’a bırakılmak zorunda kalındı.
Üstad Bediüzzaman, Vel-asr Sûresinden çıkarmış olduğu istihraca göre, asrın hasaretinin, Hareket Ordusunun sebebiyet verdiği ve “tebeddül-ü saltanat” ile sonuçlanan Mart-Mayıs 1909’daki hadiselerle başladığını beyan ediyor. (Bkz: Kastamonu Lâhikası, Karadağ’ın bir meyvesi.)