"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Beşer ve kader”e dair bir temel kaide

M. Latif SALİHOĞLU
03 Ekim 2024, Perşembe
Konunun esasına dair önemli bir hatırlatma:

“İsmet” sıfatı, ilm-i kelâm literatüründe “Peygamberlerin Allah tarafından günah işlemekten korunması” şeklinde ifade ediliyor.

Temel kaide şudur: Beşer zulmeder, kader ise adâlet... 

Üstad Bediüzzaman’ın tabiriyle, bu bir “kaide-i esâsiyedir.” 

Bu tabirin içinde yer aldığı ifade tam olarak şöyledir: “‘Bir hâdisede hem insan eli, hem kader müdahalesi olduğundan, insan, zahirî sebebe bakıp, bazen haksız hükmedip zulmeder. Kader, o musibetin gizli sebebine baktığı için adalet eder’ diye, Risâle-i Nur’da bir kaide-i esâsiyedir.” (Kastamonu Lahikası: 148)

Bir otobiyografik eser olan “Tarihçe-i Hayat” isimli eserin “Barla Hayatı” bölümünde, “beşer ve kader” plânında başına gelenleri tahlil eden Bediüzzaman Said Nursî, aslında hepimiz için ders alınacak hikmetli hakikatleri anlatıyor.

Burada kendi hayatından misal veren Üstad, yukarıda naklen verdiğimiz aynı hakikati kendi nefsinde tatbik ederek, meselenin esasını şu sözlerle ifade ediyor:

“Başa gelen her işte iki sebep var: Biri zahirî, diğeri hakîki. Ehl-i dünya zahirî bir sebep oldu, beni buraya (Barla) getirdi. Kader-i İlahî ise, sebeb-i hakîkidir; beni bu inzivaya mahkûm etti. Sebeb-i zahirî zulmetti; sebeb-i hakîki ise adalet etti. (Age: 159)

Burada önemli bir nokta açıklık getirmekte fayda var: Günahsız olan peygamberlerin başına gelen ezâ-cefâ ile biz günahkâr kulların başına gelen belâ, musibet veya şefkat tokatları aynı şey değil. Bunlar kategorik olarak çok farklı manalar taşır.

Öncelikle peygamberler “ismet sıfatı ile muttasıf” oldukları için, onlar bizim gibi hata yapmak ve günâh işlemezler. Dolayısıyla, onların başına gelen dayanılmaz acılar da zecr veya şefkat tokadı sınıfına girmiyor. Onların yaşadığı her bir sıkıntının ayrı ayrı sebep ve hikmetleri var.

Dolayısıyla, hata ve günahlarımız sebebiyle başımıza gelen tokatları peygamberlerin hikmetli cefaları, eziyetleri ile karıştırmamalı ve kendimizi onlarla kıyaslamamalı.

Çok mühim bir diğer husus şudur ki: Peygamberler, yaşadıkları hiçbir dert, hastalık ve sıkıntıdan dolayı şekvâ etmemişler, hayatları boyunca daima şüketmişlerdir. Onların ümmeti olan bizler ise, aynı dirayet ve metaneti gösteremiyoruz, sıkıntının şiddetine göre zaman zaman şekvaya, şikâyete yönelebiliyoruz.

Mevzuyu yine Kastamonu Lâhikasında geçen ve “Birden hatıra gelen bir mesele” başlığıyla verilen aynı hakikatin bir başka ifade tarzı ile bağlayalım. O ifade şöyledir:

“Her şeyde, her musibette, hususan beşer eliyle gelen zulümlü musibetlerde, Risale-i Kaderde beyan edildiği gibi, iki sebep var. Biri: Zahiren esbaba bakan beşerdir. Diğeri: Kader-i İlahîdir. Beşer, zahirî esbaba bakar; bazan yanlış eder, zulmeder. Fakat kader, başka noktalara bakar, adalet eder.” (Age: 205)

Özetle: İnsan zahire baktığı için yanlışa düşebiliyor; İlâhî olan kader ise, gizli sebebe bakar ve mutlak surette adâlet ediyor. Bu sebeple, başımıza gelen sıkıntı, belâ ve musibetlerden dolayı şekvâ edip durmak yerine, meselenin tahlilini yukarıda nazara verilen kudsî ölçü ve kıstaslara göre yapmalı. Aksi halde, isabet kaydetmek ve kalben huzur bulmak mümkün olmaz.

Okunma Sayısı: 1718
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Hüseyin İlhan

    7.10.2024 09:16:13

    Mesela İmar barışı diyerek halkını dolandıran ve dolandırıcılığa teşvik eden,elektrikte kayıp-kaçak bedelini iptal etmek yerine daimi hale getirenimzayı atan,çözüm sürecinde siyasi ikbali için şehirlere kamyon kamyon silahlar yığılırken,hendekler kazılıp tuzaklar kurulurken kolluk kuvvetleirnden pkk'ya operasyon yapalım taleplerini ret eden(290 civarı)ve 1100 masumun katline neden olan,1998 Adana Mutabakatı ile cani,katil ve kalleş örgütün başı ŞAM'dan kovulmuş,dindaş komşu ile ortak kabine toplayan,ailecek yatlarda ve saraylarda eğlenen biri asla eleştirilemez.Zira bu melektir meleeek amma bunları göremeyene de kelektir keleeek demek asla abartı olmaz be kardeşler. Miri mallarını yiyenelre ,yetirtenlere hala söz söylenmesinden rahatsız olanın akıl,ruh sağlığı yitmiş,vicdanı ise tefessüh etmiştir vesselam.

  • Abdullah tunç

    3.10.2024 12:20:03

    Bediüzzaman hem müced dit,hem kutbu azam,hem şecere-i nübüvvetn son meyvesi,hem Mehdi-i Azam olması.itibarıyla vazifeli bir zattır.Hakiki bir peygamber varisidir.Vera set noktasında Fahr-i Âlem'e bağlıdır.Üstad'ın başına gelenler imtihan gereği ve ihtaratı rabbani dirler.İhtarat-ı rahmanidir. Üstad,ben kaderin makhü muyum diyor.Başına ge lenleri kader noktadında değerlendiriyor ve ona gö re hükmediyor.Elbette bu durum beşerin yaptıkları, zulmü ortadan kaldırmaz. ve gadar zalimleri zalim likten kurtarmaz.Üstad ne kendilerine ve nede tarih te yapılan zalimane hadiselerle, zulümlerle meşgül olmamıştır. Zalimlerin gaddarlıklarını deşmemiştir.Çünkü mazlum indi ilahide mükâ fatını alacak, zalim cezası nı çekecektir.Üstad,Halk partisi iktidarında, değil sizinle mübareze etmek, sizi düşünmek bile vazife mizin haricindedir diyor. Üstad'ımız kerbelâ olayını ve sahabeler arasıdaki hadiselerin deşilmesini men etmiştir.Dersimi anlatanı azarlamıştır. "Beşer zulmeder, kader adalet eder."

  • Latif Salihoğlu

    3.10.2024 11:31:44

    İHTAR: Kayda değer her fikre fikirle mukabele edilir. Hak nâmına sorulan her suâle münasip bir cevap verilir. Fakat, sürekli şekilde alâkasız kıyaslar yapan ve düştüğü fikrî bataklıkta patinaj yapıp duran, üstelik bunu doğru yaptığını sanan ümitsiz vakalar için yapacak fazla bir şey yok. Allah kurtarsın demekten başka...

  • Kadir

    3.10.2024 10:43:01

    Üstad Şeyh Said ayaklanmasında ilk olarak Şeyh Said ve taraftarlarını uyarıyor. İnsanların zulme uğramasına sebep olursunuz diyor. Meşru istekleriniz olsa da gayri meşru bir yol ile onlara ulaşamazsınız diyor. Şimdi aynısı gülenciler için geçerli. Devlet şöyle yapıyor böyle yapıyordan önce gülencilerin insanları gayri meşru işlere bulaştırmaması gerekiyor. O kapı kapanırsa devletle ilişkiler yoluna girecektir.

  • Mehmet

    3.10.2024 09:42:54

    Elinize sağlık

  • Mustafa Said Kara

    3.10.2024 08:50:38

    Malum cemaat yapılanması başlarına gelen felaketleri aynen yazınızda belirttiğiniz gibi peygamberlerin başlarına gelenle kıyaslıyorlar ve daha da derine batıyorlar. Bazı tokatlar insanların basiretlerini daha da karartıyor ve felaketleri oluyor. Allah bizleri rahmani ferasetle bakan kullarından eylesin.

  • Hasan Doğan

    3.10.2024 08:00:14

    İste bu hususta en yanlış yapılan bir şey de;birinin bizce görülen ve bilinen bir ve/veya birkaç hatası neticesinde haksız yere başka bir zalim tarafından zulüm ve haksızlık ve adaletsizlik gördüğünde müstehaktır çeksin cezasını diyebiliyor.O zaman Üstad için de mı maden kendi nefsini düşündü Van'da inzivaya çekildi Zalim idare de onu sürgüne yolladı,demek ki hatasına bir bedeldir mı diyerek üzerine bir tokat da biz mi vuralım;yoksa hatalı olsa da ona yapılan zulmü semâvâta işittirecek derecede bağırmamız mı lazım....

  • Abdullah tunç

    3.10.2024 00:34:56

    Bir de Risalede geçen şu cümle de son derece önemli! "Hangi fiilimizle kadere fetva verdik." De mek başımıza gelen elim hadiseler için, kader'e fetva veren bizleriz.Fiil, ha reket ve amelimiz; elim musibet ve belâlerin celbi ne sebep oluyor.Ekseriyet le bu cihete bakmıyoruz. İşi kadere havale edip, şi kayet ediyoruz.Tabii ki hem çok acı çekiyor ve hemde günaha giriyoruz. İşten bundan dolayıdır ki; "kadere fetva"verme mese lesi çok önemli.Demek ev velâ kendimizi kontrol et memiz gerekiyor.Hangi fi ilimiz, hata ve kusurumuz, ve günahımız bu musibe tin gelmesine sebep oldu diye düçünmeliyiz, kendi mizi yoklamalıyız.Ona göre ciddi nedamet edip, tevbe istiğfar ederek,hata larımızdan vazgeçip,Rabbi Rahimimize yalvarmalıyız ki; belâler, musibetler üze rimizden kalksın.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı