"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Dağ kumandanı” çobanlar

M. Latif SALİHOĞLU
11 Eylül 2024, Çarşamba
Kendini beğenmiş kibirli bazı kimseler, çobanları sosyal hayatın alt tabakasında görürler. Öyle ki, cemiyet içinde “Dağdaki çoban ile benim oyun aynı mı?” diyen bencil kafalılara bile rastlamak mümkün.

Dahası, böyleleri beğeni aldıklarına ve taraftar bulduklarına göre, bunların sayısı azımsanmayacak ölçüde bir yekûn tutuyor demektir.

Oysa, hürriyetçi demokrasiye göre, bir çoban ile bir generalin, bir ırgat ile bir profesörün reyi aynı derecede kıymetli ve sandıkta geçerlidir.

Çobanları hiç bir şekilde dışlamayan, onları küçümsemeyen, aksine hak ettikleri makamı veren Üstad Bediüzzaman Hazretleri, onlar için “Dağ Kumandanı” tâbirini kullanıyor. Sırası gelmişken, şimdi ona bakalım...

Aynı bahsi şimdiye kadar defalarca okumuş ve dinlemiş olmama rağmen, evet, çobanlar hakkında ilk kez nazar-ı dikkatimi çeken ifade, Kastamonu Lâhi-kası’nda geçen şu “Dağ Kumandanı” tâbiridir.

Aşağıda iktibasen okuyacağımız metinde geçen diğer tâbirler de güzel ve tam yerindedir, şüphesiz. Ama, onlar hafıza kaydımızda yer almış olmalarına rağmen, çobanlara dair ise daha çok “bahadır” tâbirini hatırlıyorduk. Meğer-se, serde ayrı bir “kumandanlık” pâyesi var imiş.

İşte, o pâyenin de zikredildiği “Haşiye”nin metni şöyledir: “Risâle-i Nur kahramanlarından Şükrü Efe ve bilhassa dağ kumandanı Çoban Veli’nin ve yörük aşiretlerinden Bahadır Süley-man’ın ve emsâlinin gayretleri...”

Gönlüm ister ki, bu güzel ve müstahsen tâbiri görmeyen, okumayan, duymayan bir çoban kalmasın. Zira, Hz. Bediüzzaman kadar onları bu şekilde tabir ve tavsif eden çağımızda başka birini bilmiyorum ve duymadım.

Yıllar önceydi. İzmir Ödemiş’teki arkadaşlarımızın davetine icabet bu şirin beldeye gittik. Havaalanında bizi eski İzmir milletvekili merhum Mehmet Özkan Ağabey karşıladı. Arabasıyla Ödemiş’e doğru giderken, tanışıp samimiyet kurduğu bir çobanı da akşamki programa davet etti: “İstanbul’dan gazeteci-yazar bir misafirimiz var. Mümkünse sen de gel, tanış, seminerini dinle...” dedi.

Dağda çobanlık ettiği sürüyü bir yakınına teslim ederek geldi. Musafaha ve tanışmadan sonra gitti kapının eşiğinde oturdu. Yanımıza çağırdık gelmedi. Lisan-ı haliyle “Estağfirullah, siz kim, ben kim?” der gibiydi. Gelenek, yahut kendi telâkkisine göre “Milletvekili, gazeteci, çoban” aynı seviyede değildir, dolayısıyla, koltuklarda yan-yana eşit seviyede oturamazmış.

Kendisine ısrar ettik “Gel, yanımızda otur” diye. “Gelmezsen, biz senin oturduğun yere geliriz” dediğimiz hal-de, utanıp yine gelmedi.

Nihayet, salonun orta yerinde bir araya gelme noktasında onu zar-zor ikna ettik. Sohbet esnasında da, özetle şunu söyledik: “İman kardeşliği daire-sinde, ayrım-gayrım yoktur. Burada hepimiz eşit derece ders arkadaşıyız. Çekinmeye hiç gerek yok.”

Haliyle şaşırdı; ama, bu durumdan çok da memnun oldu, sevinç duydu.

İşte, hem o, hem diğer çobanlar Hz. Bediüzzaman’ın nazarında birer “Dağ Kumandanı” hüviyetindedirler. Elbette, bizim için de öyledirler.

NOT: İlgili “Haşiye”nin bağlı olduğu ifade şöyledir:

Bu hal gösteriyor ki, Risale-i Nur kökleşiyor. İnşaallah, onu hiçbir şey koparamayacak, ensal-i âtiyede de devam edip gidecek.

Aynen bu masum küçük şakirtler gibi, Risale-i Nur’un cazibedar dairesine giren bu ümmî ihtiyarların, kısmen çobanların ve yörük ve efelerin bu zamanda, bu acip şerait içinde her şeye tercihan Risale-i Nur’a bu surette çalışmaları gösteriyor ki: Bu zamanda Risale-i Nur’a ekmekten ziyade ihtiyaç var ki, çiftçiler, çobanlar, yörük efeler, hâcât-ı zaruriyeden ziyade bir hâcât-ı zaruriyeyi Risale-i Nur’un hakaikini görüyorlar.

Okunma Sayısı: 1286
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ayhan Aydın

    11.9.2024 19:10:45

    Makama değil, insana değer. Allah Kaleminize kuvvet versin. Tebrikler.

  • Salih baş

    11.9.2024 12:13:00

    Çocukları eğitmek için çobanlık yaptırmak lazım

  • Müjdat Bayar

    11.9.2024 08:53:02

    Edebiyat derslerinde "dolaylama" diye bir kavram anlatıyoruz. Mesela, "file bekçisi"ni "kaleci" yerine kullanıyoruz. Sizin yazınızdan sonra "çoban" için dağ kumandanı ifadesini kullanırım. Çobana "sürü yöneticisi" diyorduk. Risaleler ne güzel! Sürekli öğretiyor.

  • üzeyir

    11.9.2024 08:53:00

    Ellerinize sağlık, gayet güzel.

  • S.topuz

    11.9.2024 05:28:20

    Sarhoş olmayan, aklı başında olan her insan çok değerli ve çok kıymetlidir! Kimsenin kimseye üstünlük taslamaya hakkı yoktur. Çünkü üstünlük; اِنَّ اَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللّٰهِ اَتْقٰيكُمْ Allah katında en şerefliniz, en ziyade takvâ sahibi olanınızdır. (Hucurât Sûresi, 49:13) Ayet-Hadis - 278 TAKVADA, ALLAH'a hâlis-muhlis bir kul olmakta, günahlardan ictinab edip, muhabbetullaha, Allah sevgisinden, mehafetullaha, Allah korkusuna geçebilmektir, vesselam! 🙌🌹🤲🌹❤☝️🌙😪😭😥🕊🕊🕊🇪🇺🌍🇹🇷🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸

  • S.topuz

    11.9.2024 05:25:56

    كُلُّكُمْ رَاعٍ وَكُلُّكُمْ مَسْؤُلٌ عَنْ رَعْيَتِهِHepiniz çobansınız ve hepiniz güttüğünüzden sorumlusunuz. (Hadis: Buharî, Nikâh: 81 Tirmizî, Cihad: 27, Müslim, İmare: 20) Ayet-Hadis - 990 . Demekki neymişiz? Hepimiz ÇOBANMIŞIZ! Önce kendi nefs- i emmâremizden ve şeytanın vesveselerine karşı kahramanca mücâhede ve müdâfaa, yani kendimizin çobanı, daha sonrada etrafımızda ve yakın çevremizdeki diğer insanlara ve mahlukata karşı iyilikte ve güzellikte numune-i imtisal olarak, kötülükleri def edip, huzur ve barışa yol açmalı ve yön göstermeliyiz! Sarhoş olmayan, aklı başında olan her insan çok değerli ve çok kıymetlidir! Kimsenin kimseye üstünlük taslamaya hakkı yoktur. Çünkü üstünlük; اِنَّ اَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللّٰهِ اَتْقٰيكُمْ Allah katında en şerefliniz, en ziyade takvâ sahibi olanınızdır. (Hucurât Sûresi, 49:13) Ayet-Hadis -

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı