"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İstibdat tekerrür ediyor (1)

M. Latif SALİHOĞLU
03 Kasım 2022, Perşembe
Tarih tekerrür ettiği gibi, “tarihin unutulmazları” arasında yer alan istibdat dönemleri de tekerrür ediyor, ne yazık ki.

Yakın tarihteki söz konusu istibdat dönemlerine baktığımızda, ana başlıklar halinde karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor:

“Mutlakiyet devri” olarak da isimlendirilen bilhassa Sultan II. Abdülhamid’in otuz yıl kadar süren “hafif istibdat” dönemi 1908 yılı ortalarında kadar devam etti. Bu dönemde hür fikrin açıklanmasına ve serbest siyasetin yapılmasına imkân tanınmadı. Sansür ve sürgün uygulamasından geçilmez bir dönem olarak tarihe geçti.

Ardından, Meşrutî Monarşi dönemi başladığında, bozuk İttihatçıların on yıl (1909-1919) kadar devam eden “şiddetli istibdat” siyaseti, hür fikre darbe vurduğu gibi, muhalif kimselerin de canına kast edildi. Tetikçiler marifetiyle işlenen faili meçhul cinayetlerin ayyuka çıktığı bir dönem oldu.

Uzun süreli üçüncü istibdat devresi ise, belirgin şekilde 1924’te başlayıp 1950 senesine kadar sürdü. Diğer iki dönemle kıyaslandığında, bu devrin çok daha zalimane uygulamalara sahne olduğunu görmekteyiz. 27 sene devam eden bu gaddarâne devir için “mutlak istibat” tâbirini kullanmak mübalağa olmasa gerek. Zira bu dönem, hem fikir ve siyasete, hem din ve diyanete, hem hayat ve mukaddesata karşı tam bir kin, intikam ve adâvet hali içinde geçti.

Son yirmi yıllık politik uygulamalara bakıldığında, hem tarihin, hem de istibdadın büyük çapta tekerrür ettiğini söylemek mümkün. Tarihte benzerlik arz ettiği dönem ise, hemen her devirden renkler-esintiler görünmekle birlikte, daha çok Sultan Abdülhamid devrini andırıyor. Misâl: Şahıs alabildiğine yüceltiliyor. Onun sözü kanun gibi addediliyor. Meddahların sayısı giderek çoğalıyor. Ortalık yağcılardan, yalakalardan, yaranmacılardan, menfaat zebunlarından geçilmez hale geliyor. Vesaire.

Özet halindeki bu hatırlatmadan sonra, şimdi bazı detaylı bilgileri paylaşmaya çalışalım. Aktaracağımız bilgilerin merkezinde, Üstad Bediüzzaman ile yaşadığı devrin yöneticileri arasındaki münasebetler yer alıyor. Bazen müsbet, çoğu zaman menfi olarak yansımaları görülen bu münasebetlerden şüphesi bugün de alınacak tesirli dersler var. Temenni edelim ki, bilhassa Sultan Abdülhamid döneminden ve o dönemin siyasetinden övgüyle söz eden günümüzün muktedir siyasileri de söz konusu münasebetlerden gereken dersleri çıkarsın da, tarihteki hataların tekerrür etmesine sebebiyet vermesinler.

*

Kuvvetli ihtimalle 1907 yılı Kasım ayında Bitlis’ten İstanbul’a doğru yola çıkan Bediüzzaman Said Nursî, Dersaadet’e gelir gelmez, dönemin “hafif istibdat” politikası ile pençeleşmeye mecbur kaldı.

Osmanlı tahtında 30 yıldır iktidarda olan Sultan II. Abdulhamid oturuyordu. Sultanın etrafını yağcılar, dalkavuklar, müdahaneciler, buluttan nem kapan hafiyeciler sarmıştı. Hep birlikte mütemadiyen korku pompalıyor ve ortalığı evham bulutlarıyla karartmaya çalışıyorlardı.

Mutlakıyet rejimi, olanca kuvvetiyle hükümfermâ iken, şefkatli padişah Abdulhamid ise, korku ile ümit, merhamet ile gazap, hizmet ile hezimet arasında gidip gelerek, saltanatının son yıllarını yaşıyordu.

İşte bu ve benzeri sebeplerle, zamanın hükümeti, İstanbul’da istibdat perdesini yırtarak fikir meydanına atılan Üstad Bediüzzaman’ı anlayamadılar. Başka bir ifade ile yanlış anladılar; hatta, maksadının tam aksi yönünde anladılar.

Bilâhare, Bediüzzaman Hazretlerinin resmi dilekçe ile hükümete sunduğu “maarife dair” tekliflerini ve “Medresetüzzehrâ eğitim projesini” anlayıp gereğini yapmak yerine, onu gözetim altında cezalandırmayı tercih ettiler. “Tehlikelidir” denilerek, önce Yıldız Mahkemesine sevk ettiler, ardından “Delidir” damgasını vurarak Toptaşı Tımarhanesine attılar.

(Devamı var)

Okunma Sayısı: 1601
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı