"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kanlı zulümkârlık arşa dayanınca...

M. Latif SALİHOĞLU
11 Aralık 2024, Çarşamba
Suriye’deki Baas rejiminin zulmü altmış yıl kadar sürdü. Eskiden altmış yıllık süreye vasat bir ömür mânasında “karn/asır” denilirdi.

Bu altmış yıllık zulümkârlık vaziyeti zaman zaman hafiflemekle beraber, genellikle ezici-baskıcı bir politika ile günümüze kadar geldi.

Zulmün heykelini diken Hafız Esad’ın yerine geçen oğlu Beşar Esad, ilk başlarda halka toleranslı davranır gibi rol yaptı. Ne var ki, o rol kısa sürdü ve babasına dahi rahmet okutacak kanlı zulümlere imza attı. Babası yüzbinlerin hayatını karartırken, o milyonların dünyasını cehenneme çevirdi.

Neticede ortaya şu kaçınılmaz tablo çıktı: “Zulüm ile âbâd olan, kahr ile berbad oldu.”

Bu tablodan herkes kendine düşen dersi çıkarması lazım. Bizdeki idareciler de. Aksi halde, âkıbetleri pek vahim olur.

***

Suriye’de Şubat 1966’da bir askerî darbe yaşandı. Darbe ile işbaşına gelen Sosyalist Baas rejimi, 2 Şubat 1982’de Hama şehrinde çok zalimane bir katliâma imza attı. Şehirdeki “İhvân-ı Müslimin” olarak bilinen binlerce vatandaşın üzerine havadan ve karadan bombalar yağdırıldı. Sağ kurtulup yakalananlar da hiç bekletilmeden idam edildi. Günlerce süren bu kanlı mezâlim neticesinde, yaklaşık 25 bin kadar Sünnî Müslüman acımasızca katledildi.

Bu zalimane politika, Suriye’de yaşayan Müslümanların hayatını ve ruh hallerini derinden etkiledi. 1994’de Suudi Arabistan’a hac fârizası için gelen Suriyeli vatandaşların kor-kulu hallerini yakından müşahade ettim. Geri dönüş günleri pasaportlarında yazılı idi. Şayet o tarihi aşarlarsa, para cezasının ötesinde canlarının da tehlikede olduğunu söylüyor-lardı. “Baas rejimi çok şedittir, hiç affetmiyor, en ağır cezayı veriyor” diye endişelerini dile getiriyorlardı.

***

Son çeyrek asırdır Suriye’yi demir yumruk ile yönetmeye çalışan Beşar Esad, babasının başlattığı zulmü katmerli hale getirdi. Bilhassa Sünnî kesime yönelik uygulamış olduğu baskıcı politikalar, tarihte çok ender rastlanan boyutlara ulaştı.

Irak’ta Şiîler çoğunlukta iken, Suriye’de Sünnî nüfus ağırlıktadır. Ecnebîlerin cetveliyle sınırları belirlendiği gibi, bu ülkelerin yönetimi de yine müdahalesiyle şekillendirilmiş idi. Irak’ın başına azınlığı temsil eden Sünnî lider ve partisi, Suriye’nin başına da yine azınlığı temsil eden Şiî-Nuseyrî olan lider ve partisi iktidara getirildi. Tâ ki, istedikleri zaman istedikleri gibi burada yönetimlerle oynayabilsinler.

Ecnebîler, elbette ki kendi menfaatlerine ve emellerine göre hareket edeceklerdir. Önemli olan, halkı yöneten yerlilerin tutum ve davranışlarıdır. Yerli idareci, ecnebîleri memnun etmek için halkını ezmemeli. Zalimane politikalar gütmemeli. Aksi halde, o zulüm bumerang gibi gelip kendilerini vurur. Nitekim, öyle oldu. Hem Irak’ta, hem de Suriye’de.

***

Suriye’de 2011’den bu yana yaşananlar hepimizin, hatta dünyanın gözleri önünde cereyan etti. Nüfusun yarıdan fazlası bombalı ölümlerle, silâhlı yaralanmalarla, zindanlı hapis çileleriyle, kaçarken denizde boğul-malarla, yahut ölüm acısından beter sığın-malı muhaceretlerle heder oldu.

Özetle, işlenen kanlı mezâlim hadden aştı. Kan gölü doldu, taştı. Yükselen feryâtlar arşa dayandı. Vesaire…

Genel durum bu raddeye gelince, haliyle buna sebep olanların dostları azalır, düş-manları çoğalır. Kimse o gaddar idarecilere sahip çıkamaz bir hale gelir. İşte o zaman, ibrenin yönü, gelişmelerin seyri değişmeye başlar. Nitekim Suriye’de bu değişim o derece hızlı bir seyir takip etti ki, hemen herkes şaşkına döndü âdeta.

Tabiî, bundan sonrası da çok önemli. Suriye’nin durumu Irak’taki gibi “Saddam’ı aratır hale” gelmez inşallah.

***

Bu arada şöyle bir gelişme de yaşandı: Son günlerde Suriye’ye dönen o kadar çok sayıda sığınmacı var ki, onlar kendi durumlarını elbette bizden daha iyi biliyor. Sınır kapısında hallerini dile getiren birçok genç şunu söylüyor: “Artık yeter. Dönelim gidelim evlerimize. Esad zulmü bitti ya, artık ne olursa olsun. Yani, daha kötüsü olmaz diye düşünüyoruz.”

Biz de dua ve temenni edelim ki öyle olsun. Daha beteri yaşanmasın. Herkes kendi vatanında huzur ve barış içinde yaşasın.

Tabiî, risk ve tehlike büyüktür; amma ve lâkin, “Duânın tesiri de azimdir.”

Okunma Sayısı: 2629
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Latif Salihoğlu

    12.12.2024 13:29:27

    Haşlasan Muharrem'e: El-insaf vel-vicdan yahu! Demek ki, İsrail'in zulmüne dair senelerdir yazdıklarımızı okumamışsınız, ya da şimdi onları hatırlamak istemiyorsunuz. Bu yaptığınız tarafgirlik saikası ile değilse nedir? Her yazıda her şeyin yazıldığı, yazılabildiği nerede görülmüş? Bu nasıl bir yaklaşım tarzı?

  • Mustafa Said Kara

    11.12.2024 20:08:29

    Tayyip Erdoğan düşmanlığı ile olaylara bakınca demokrat avrupanın yaptığı gibi yorumlar ortaya çıkıyor. Her hadise bir düşmanlık zaviyesinden açıklanmaz.

  • Haşlasan Muharrem

    11.12.2024 19:27:12

    Yazınızı iki defa okudum.Üzülerek söyliyeyim.İsraili kötüleyen tek kelime bulamadın.Gerçekten üzüldüm.Cenabı Hak ihlas ve istikametten ayırmasın.Zalimler için yaşasın Cehennem

  • Latif Salihoğlu

    11.12.2024 17:13:22

    Demokrat Avrupa'ya: Burada zulmün son raddeye gelmesi halinde kaçınılmaz sona dair şeyler yazdık. Hem, baba zalim de oğlu zalim değil mi? Acaba hangi zulmü yapmadılar? O halde, siz de baba-oğulun faziletini, demokratlığını, hürriyetperverliğini kendi imzanızla yazın. Hem, karşıdaki cephenin ve Esed sonrasının daha iyi olacağını iddia etmiş değiliz ki. Dua edelim, bu şerden de bir hayır çıksın dedik. AKP'nin, Suriye'nin bu hale gelmesindeki günaha ortak olduğunu defalarca yazdık ve halen de aynı kanaatteyiz. Bu ayrı bir mesele; Baasçı Esedlerin zulmünün arşa dayandığını ve şekilde görüldüğü gibi "Zulmile abad olanın kahrile berbad" olacağı gerçeğini hatırlatmak ayrı mesele. Zulm ile abad olan, ahiri berbad olur realitesi, adaletten sapan iktidarın akıbeti gibi, "Müstebidler bizzarure düşecekler" hakikatini de hatırlatıyor. Netice olarak, Suriye'de bir daha Esed rejiminin kurulması artık muhal ender muhal; ya yeni bir hâl olacak, ya da izmihlâl. Aynen Münazarat'ta ifade edildiği gibi.

  • Pelin Kurukahveci

    11.12.2024 16:58:35

    Şeyh Said olayı nere bu olay nere? Hiç mi coğrafya, tarih bilmiyorsunuz?

  • Pelin Kurukahveci

    11.12.2024 16:56:41

    Denizde sahile vuran minik yavruların hatırına şu esat zalimini savunmayın lütfen. Hemde bunu Risalei Nur adına yapmayın.

  • Pelin Kurukahveci

    11.12.2024 16:55:52

    Beşşar Eaat, küresel dinsizlik cerayanına karşı nasıl ülkesini korumuş acaba? Rusyanın uçaklarıyla çoluk çocuk demeden ehli imanı bombalayarak mı yapmış bunu?

  • Pelin Kurukahveci

    11.12.2024 16:54:15

    Esat rejimi israile bir taş atmış mı? Asıl israil'in esat rejiminden bir rahatsızlığı yoktu. İsrail'in sünni müslümanların idaresinde bir şam yönetiminden daha çok rahatsız olması kaçınılmaz. Bunu batı medyası da zaten kabul ediyor.

  • Pelin Kurukahveci

    11.12.2024 16:52:28

    Babası zalimdi. Oğlu ondan daha zalimdi. Aksini iddia edenler buyursun ispat etsin olmadığını.

  • Pelin Kurukahveci

    11.12.2024 16:50:32

    Esat gibi bir zalimin iktidardan devrilmesine sevinemeyenler var? Bir kere sünni islam coğrafyasının kalbinde nusayrilik gibi gulat bir fırkanın hakimiyeti yıkılmış olfu. Bu güzel haber değil mi? Havuz medyası öyle düşünüyor diye müslümanlarla beraber sevinecek miyiz? Latif abi yüreğine sağlık abi. Çok yerinde ve üstadımızın izinde bir yazı olmuş. Allah Şam'dan sonra biz müslümanlara başka hayırlı kapılarda açsın.

  • Demokrat Avrupa

    11.12.2024 14:12:33

    Ve bu manada, Müslümanları dahili kargaşa ve çatışmalardan alıkoyan mektupları nereye koyacağız.Yani bu savaşta Rusya ile İran'ın işbirliğini bir hata kabul ediyorsunuz. O zaman sizin hakikaten İhvan ve AKP lilerden farkınız kalmıyor. Beşşar Esed'i kendi şartlarında, vatanını küresel dinsizlik cereyanına (emperyalistlere) karşı müdafaasının sırlarını içeren bir yazı bekliyorum, sizden. Selam ve dua ile

  • Demokrat Avrupa

    11.12.2024 14:11:02

    İsrail’in HTŞ’ye yol verdiğini; Esad'ın askeri noktalarını, silah depolarını, askeri havalanlarını ve gemilerini batırdığını bildiğiniz halde, tam bir Suriye karşıtı olarak olayları tahlil ediyorsunuz. Hafız Esad'ın zulmünü oğluna yüklemenin ayete zıt olduğunu bile bile, zalimce bir toptancılığa giriyorsunuz. Siz de itiraf etmişsiniz ki; imkan verilseydi Beşşar demokrasiye geçecekti. Neden geçemediğini, AKP engelini, Arap Baharını, BOP’u, Condella Rice’ı ve İŞİD'i hiç medar-ı bahs etmiyorsunuz. Belki de Suriye'nin küresel dinsizlere karşı Şam-ı Şerifi müdafaa etmesini kötü görüyorsunuz. Yani Esad'a karşı ihtilale kalkışan gurupları haklı görüyorsanız, Üstadın Şeyh Said'e yardım etmemesini de bir nakise kabul etmeniz gerekecek.

  • Demokrat Avrupa

    11.12.2024 14:10:21

    Azizi ağabey, Suriye ile ilgili yazınız beni hayal kırıklığına uğrattı. Yeni Şafağın ve diğer havuz medyasının yazarlarıyla sizi karıştırdım. Kusura bakmayınız. Nur talebeleri olaylara Risale-i Nur ölçüleriyle bakarlar. Bütün dünya medyası, esad karşıtı muhalefet hareketinin arkasında başta İngiltere olmak üzere; ABD ve Türkiye hükümetlerinin desteklerini yazdıkları halde okumamışsınız. Hani üstadımız düşmanın kılıcıyla gelecek ferecin gelemeyeceğini söylüyordu...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı