Türkiye’nin tam da fiilî demokrasiye geçtiği günlerde (Nisan 1950) kurulan Milliyetçiler Derneği, 22 Ocak 1953’te mahkeme kararıyla kapatıldı.
Kapatılmanın asıl ve öncelikli gerekçesi, iki ay önce vukû bulan ve bazı kayıtlara Malatya Hadisesi olarak da geçen “Yalman Sûikastı” idi. Bu hadisenin özeti şudur:
Tarihçe-i Hayat ve Emirdağ Lâhikası gibi risâlelerde de bahsi geçen "Malatya Hadisesi", 22 Kasım 1952'de meydana geldi.
Başbakan Adnan Menderes'le birlikte Malatya'ya giden Vatan gazetesi sahibi ve başyazarı Ahmet Emin Yalman, Hüseyin Üzmez isimli lise talebesi (aynı zamanda Milliyetçiler Derneği üyesi kişi) tarafından tabanca ile vurularak yaralandı.
20 yaşlarındaki lise son sınıf talebesi Üzmez, "Allah düşmanı" dediği Yalman'ı, tam da Başbakan Menderes'in yanı başında vurdu. Yalman'a altı el ateş etti. Yalman'ın öldüğü zannedildi. Ancak, yaralı halde kurtuldu ve kısa süre sonra iyileşerek yeniden sağlığına kavuştu.
Üzmez, tutuklanarak hapse konuldu. 20 yıl cezaya çarptırıldı. Öldürmeye teşebbüs suçundan 10 yıl hapis yattı. Çıktıktan sonra hukuk tahsilini tamamlayarak avukat oldu. Fikir ve siyaset hayatına atıldı. MHP ile MSP arasında gidip gelerek mekik dokudu. Üzmez’in, ayrıca “Yalman’ı Menderes’in ayakları önüne serdim” diyerek kahramanlık taslaması ve aynı görüşteki çevrelerce neredeyse 50 yıl boyunca adeta “mücahit” gibi alkışlanması, o hadisenin asıl maksat ve mahiyetinin gizli ve örtülü kalmasına sebebiyet verdi.
Hayatının son deminde ise “Şuyuu vukûundan beter” bir dâvâ ile yargılanıp hapse atılan Hüseyin Üzmez, ağırlaşan hastalığı sebebiyle tahliye edildikten birkaç gün sonra tedâvi gördüğü hastahanede 14 Ekim 2014’te son nefesini verdi. Onu elli yıl müddetle “mücahit” diyerek alkışlayanlardan hiç kimse cenaze merasimine dahi katılmadı. Öyle ki, defin işlemi bile belediye görevlileri tarafından yapıldı.
* * *
Malatya Hadisesi, ilk etapta Nur Talebeleri üzerine yıkılmak istendi. Bazı gazeteler “Nur Risâlelerini okuyan, dinleyen gençler tetikçi oluyor. İşte, Üzmez de onlarda biri” şeklinde yaygaralı propagandalar yaptı. Bu sebeple, yaklaşık yirmi beş merkezde soruşturma başlatıldı. Ne var ki, savcılar “Bu manada bir delil bulamıyoruz” demek mecburiyetinde kaldılar.
Soruşturmanın yönü, bu kez Milliyetçiler Derneği üzerinde yoğunlaştırıldı. Bu derneğin Malatya grubu tarafından sûikastın organize edildiği ortaya çıktı. Aynı grubun içinde, İslâm Demokrat Partisi ile Büyük Doğu grubu üyesi bazı kimselerin de yer aldığı anlaşıldı. Sonraki gelişmelerin seyri de bu minvâl üzere devam etti.
Özetle: Harekete geçen adlî merci ve sair devlet kurumları, en başta Milliyetçiler Derneği’nin kapatılması cihetine gitti. Ardından da peşpeşe tevkifler başladı. İslâm Demokrat Partisi lideri Cevat Rifat Atilhan, Büyük Doğu'dan Necip Fazıl, Serdengeçti'den Osman Yüksel ve Avni Özmansur gibi dindar zatlar, ağır ceza mahkemelerine sevk edilerek cezalandırıldı. Bir süre sonra da, bağlantıları sebebiyle İslâm Demokrat Partisi de resmen kapatıldı.
İşte, bu tarihteki elim ve sıkıntılı hadiselerden sonra, Türkiye'de "İslâmcı" ve "milliyetçi" olarak bilinen çevreler, Demokratlara adeta düşman oldular. Bu kitle, hemen her seçimde farklı veya muhalif bir siyasî kulvarda yürümeyi tercih etti.
Milliyetçiler Derneği’ne ilk başlarda destek veren Said Bilgiç, Bekir Berk, Tevfik İleri, Samet Ağaoğlu gibi isimler, daha sonraları Demokrat Parti saflarında yer aldılar. Büyük Doğu’dan Necip Fazıl, Cevat Rifat ve Milliyetçiler Derneği Trabzon Şube Başkanı olan Kadir Mısıroğlu ise, hayatlarının sonuna kadar Demokrat misyon aleyhinde bir fikir ve siyasî görüşün takipçisi oldular.