Yeni Türkiye’nin kurulmasına sebebiyet veren en önemli hadiselerden biri 28 Ekim 1919’da yaşandı. Bir diğer hadise de, yine aynı günün 1923 senesinde vuku buldu.
Bunları kısaca şöylece izâh etmek mümkün:
1919’un 28 Ekim’inde Osmanlı Meclis-i Mebusan’ında son derece mühim bir gelişme yaşandı. İstanbul’u işgal eden İngilizlere yakın duran Hürriyet ve İtilâf Fırkası, 10 gün sonra başlayacak olan genel seçimlere katılmayacaklarını duyurdu. Parti temsilcileri, Sadâret makamına yazdıkları dilekçe ile de bu yöndeki tavırlarını netleştirmiş oldu. Bu durumda, meydan bütünüyle Müdafaa–yi Hukuk Cemiyetlerinin desteklemiş olduğu “Millî Hareket”in taraftarlarına kaldı.
1923’ün 28 Ekim’indeki hadise ise, bir gün sonra Cumhuriyet’in ilân edileceğine dair bir kararın Millet Meclis’ı dışında ve tam bir gizlilik içinde verilmiş olmasıdır.
Şimdi, özetini vermiş olduğumuz bu hadiselerin gelişme seyrine şöyle objektif bir nazarla bakmaya çalışalım.
*
Osmanlı Mebusân Meclisi, daha önce yapmış olduğu bir görüşmede 1919 senesi sonlarında (Kasım-Aralık) genel seçimlerin yapılmasını kararlaştırmış idi.
Seçim takvimi yaklaştıkça, haliyle Meclis’te de gerilim yükseliyordu. Tâ 1911’de kurulmuş olan Hürriyet ve İtilâf Fırkasının o günlerdeki lideri Miralay Sadık Bey (1860–1943), 28 Ekim günü yapmış olduğu sürpriz bir açıklamayla, mebus seçimlerine parti olarak katılmayacaklarını hem ilân etti, hem de bu yöndeki kararlarını deklare ederek Sadâret (Başbakanlık) makamına resmen de bildirmiş oldu.
Söz konusu kararın yazılı metninde şu ifadelere yer veriliyordu: “Anadolu’daki Kuva–yı Milliye hareketi İttihatçılıkla alâkalı olduğundan, onun yanında değil, karşısındayız. Bu sebeple, yapılacak milletvekili seçimlerine iştirak etmeyi düşünmüyoruz.”
Bilindiği gibi, o günlerde İstanbul İtilâf Devletlerinin işgali altındaydı. Hürriyet ve İtilâf Fırkası da işgal kuvvetlerine yakın duruyordu. Bu sebeple, büyük tepki aldıkları Anadolu’dan mebus çıkarma şansları hemen hiç yoktu. Bu sebeple, kendilerinde “İzzet û ikbâl ile” siyaset arenasından güyâ çekilmiş oluyorlardı.
Bu tarz sürpriz gelişmelere rağmen, Meclis’in kararı gereği seçimler yapılacaktı. O zamanki seçim sistemine göre, isteyen kimse, istediği partiden adaylığını yine de koyabiliyordu. Yine sisteme göre, seçim bir günde değil, günler ve haftalar süren bir zaman zarfında ancak tamamlanabiliyordu.
*
O tarihte (Kasım’da) yapılan milletvekili seçimleri Aralık ayında tamamlandı. Sonuç tablosunda, Padişah veya İtilâf Partisi ağırlıklı mevcut hükûmet yanlısı olarak görülenlerin sayısı çok azdı. Meclisin mutlak çoğunluğunu, Rumeli ve Anadolu’da kurulan Müdafaa–yi Hukuk Cemiyetlerinin desteklediği “Millî Hareket”in taraftarları teşkil ediyordu.
Osmanlı’nın bu son Meclis–i Mebusanı 12 Ocak 1920 günü açıldı ve ilk oturumunu gerçekleştirdi. 17 Şubat’ta ise,yeni Meclis, Erzurum ve Sivas kongrelerinde alınan Misâk–ı Millî kararını aynen kabul etti.
*
Aynı yılın 16 Mart gününde ise bambaşka bir vukuat yaşandı: İngiliz kuvvetleri Şehzadebaşı Karakolu’na kanlı bir baskın düzenleyerek, İstanbul’u fiilen ve alenen işgal ettiğini ortaya koydu. Bunun üzerine, zaten Kuva–yı Milliyeci olan mebusların pek çoğu bir yolunu bularak Anadolu’ya geçti. Halk, onları büyük bir tezâhüratla karşıladı.
İki gün sonra, yani 18 Mart’ta çalışmalarına ara veren son Osmanlı Meclisi, son Padişah Vahdeddin’in 11 Nisan 1920’de yayınladığı bir irade ile temelli şekilde kapatılmış oldu. Son Meclis’in bu son mebusları, Anadolu’da yeni bir idare ve irade merkezi teşkil etmek için çalışmalara başladı.
(Devamı var)