Gazeteler, televizyon, internet haber siteleri, sosyal medya gibi çok kullanılan medyanın son yıllardaki hali perişan.
Medyanın bir duruşu, bir görüşü, bir tarafı elbette olacaktır. Ancak karşı tarafı aşağılayarak, hakaret ederek yapılan yayınlar medyanın perişanlığını daha da pekiştirdi.
Yalan haber adeta “yayın politikası” haline geldi! Algı oluşturmak adına yalan olduğu biline biline montajlarla haber yapılması artık utanılmayacak dereceye geldi!
İşin bir yönü bu. Bir yönü de basının hür olması meselesi…
***
BASIN DÖRDÜNCÜ KUVVET Mİ?
Demokrasilerde basın dördüncü kuvvet… Yasama, yürütme, yargı ve basın…
Ancak partili cumhurbaşkanlığı sistemine (PCS) geçildiğinden bu yana kuvvetler arasındaki ayırım bozulurken, bu kuvvetlerin güvenilirlik ve inanılırlığı da oldukça azaldı.
Yasama, yani Meclis’in etkinliği azaldı.
Yürütme yani Bakanlar Kurulu… Milletvekillerinden oluşmadığı için seçmeni temsil kabiliyeti ve millete hesap verilebilirliği iyice düştü.
Yargı’nın durumunu söylemeye hiç gerek yok. Yargıya güven oldukça düştü. Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, bu yılın başında yargıya güvenin azaldığını söylerken, “Önümüzdeki 5 yıllık planda yargıya güven nasıl arttırılacak, bağımsızlık, tarafsızlığı güçlendirici ne gibi adımlar atılacak hükümetimizin temel yaklaşımı olacak” demişti.
Geldiğimiz noktada bu güven daha da azaldı. Bunu yargı reformunun hazırlanması ihtiyacının ortaya çıkmasından da görmek mümkün.
**
MEDYAMIZIN DURUMU
Gelelim demokrasilerde dördüncü kuvvet olan (olması gereken) medyanın durumuna…
2018 Uluslararası Basın Enstitüsü Raporu’na göre, AKP iktidarının medyayı kontrol etme oranı yüzde 95’lere kadar yaklaştı.
Türkiye, Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 2002’den 2018’e 99. sıradan 157. sıraya gerilemiş.
2018 yılında Kadir Has Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmaya göre, her 5 vatandaştan 3’ü ülkemizde basın hürriyetinin olmadığını düşünüyor.
Bütün bunlar dikkate alındığında basının güvenilirliğinin kaldığını söylemek mümkün mü? Hele hele inandırıcılığı hiç kalmadı. 9-10 gazetenin aynı başlıkla manşet attığı, 10 yazarın aynı başlıkla yazılar yazdığı (sonra yalan olduğunun ortaya çıktığı) bir ortamda basına güven olur mu?
Basın elbette hükümeti de, muhalefeti de eleştirecektir. Bu gazeteciliğin tabiatında vardır. Ancak hakaret etmemek ve şiddeti öven yazılar yazmamak kaydıyla…
Resmî Gazete’de yayımlanan kararla Anadolu Ajansı’nın, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’na bağlanmasıyla bu iki “devlet kurumu” ne kadar hür olabilir ki?
“Medya Ombudsmanı “Faruk Bildirici’nin “iktidar yanlısı” medya kuruluşlarının hâkim ve savcı gibi kararlar verdiğini ve AYM’nin tersi yönde çıkan kararları görmezden geldiğini söylemesi de medyanın geldiği durumun özeti aslında…
Evet basın hür olmalı. Bu demokrasi için olmazsa olmaz kurallardan birisidir. Eğer basın hür olmazsa, “tam demokrasi”den bahsetmek mümkün olmayacaktır. Çünkü, basın hürriyeti demokrasinin vazgeçilmezidir.
***
GAZETECİLERE SALDIRILAR
Son olarak da endişe verici bir gelişmeden söz etmek gerekir. Son günlerde gazetecilere yönelik saldırıların artması, siyasetçilerin ve hükümetin buna duyarsız kalması basın hürriyeti ve medya çalışanlarının can güvenliği için endişe verici. Türkiye’de son iki haftada beş gazeteci saldırıya uğradı. Elbette bu saldırıların Türkiye’nin siyasî atmosferinden bağımsız değerlendirilmesi mümkün değil.
Bu saldırılardan sonra gözaltına alınan kişilerin serbest bırakılması da medya adına endişe verici olan bu durumun başka bir yönü..