Ukrayna-Rusya arasındaki gerginlik, Ortadoğu merkezli olmayan muhtemel doğal gaz ve petrol krizini beraberinde getiriyor.
İki ülke arasındaki artan tansiyonda Rusya, elini bölgeye konuşlanmış askerleriyle güçlendiriyor. Buna birde Rusya’dan doğal gaz tedarik eden Ukrayna’nın durumunu ve yine Ukrayna üzerinden Avrupa’ya boru hatlarıyla arz edilen Rus doğal gazını eklemek gerekiyor. Hatta “Avrupa’da tüketilen doğal gazın yaklaşık yüzde 40’ının Rusya’dan geldiği” belirtiliyor. Avrupa’da, “Rus doğal gazının en büyük müşterilerinden birisinin Almanya olduğu” biliniyor.
Rusya’nın, “Avrupa politikasında hidrokarbon hakimiyetini kullandığı” vurgulanıyor. Dolayısıyla “Almanya’nın, Ukrayna-Rusya ve NATO görüşmelerinde hassasiyet” gösterdiği aktarılıyor. Elbette Moskova yönetimi de baştan beri bunun farkında. ABC News sitesinin 23 Ocak 2021 tarihindeki haberine göre “İngiltere, muhtemel bir Rus saldırısına karşı savunmasını güçlendirme çabalarının bir parçası olarak Ukrayna’ya tanksavar silâhları gönderdi”. Ancak gerçek şu ki, “İngiliz askerî nakliye araçları, belirtilen tarihte sevkiyat yaparken Alman hava sahasında uçmaktan kaçındığı” da kaydediliyor. Birde ABD’den de “Ukrayna’ya bu tür mühimmatın geldiğine” ihtimal verilirken, bunun “uçuş yollarının net olmadığına” değiniliyor.
Diğer taraftan Almanya’nın enerji üretiminde, büyük ölçüde Rus doğal gazına dayanmasında, Alman enerji politikasının “çevreci” olmasının da bir sonucudur. Çünkü bir süredir Almanya’nın “elektrik üretmek için nükleer enerjiden ve kömürden” uzaklaştığından ve doğal gaza ağırlık verdiğinden bahsediliyor. Ukrayna meselesinde, Almanya’nın Rusya’ya olan doğal gaz bağımlılığının dış politikada kendisini sınırlandırdığı ihtimal dahilindedir. Ayrıca son dönemdeki petrol fiyatlarındaki artış, varil başına 90 Dolar’ı zorlarken fiyatın 100 Dolar’a ulaşabileceği de tahmin arasında. Petrol fiyatlarındaki yükselişin, Rusya’nın lehine olduğu bir gerçektir.
Katar Emiri Temim bin Hamad Es-Sani’nin bir hafta içinde Washington’u ziyaret edeceği haberlerde yer alıyor. Ziyarette Ukrayna-Rusya merkezli herhangi bir kriz durumunda, “Katar’ın doğal gaz tedarik durumunun değerlendirileceği” hususunun ele alınacağı muhtemeldir.
Nükleer faaliyetlerinden dolayı yaptırımlara ve baskılara maruz kalan petrol ve doğal gaz üreticisi İran’ın da, olası bir enerji krizinde yükselen fiyatlardan faydalanacağı söz konusu. Böylece Ukrayna-Rusya sorununun, İran’ın çıkarına sonuçlanabileceği ve bunun ABD’nin izlediği İran karşıtı argümanlarla örtüşmediği görülmektedir.
Yine muhtemel enerji sorununda, 1973 petrol krizi gibi gelişmelerin anahtarı veya kilidi konumundaki Suudi Arabistan’ın da, kısa vadede daha fazla petrol üretme kapasitesinin sınırlı olduğuna dikkat çekiliyor. ABD eski Başkanı Donald Trump’ın 22 Mayıs 2017’deki ziyareti sonrasında, Suudi Arabistan hidrokarbon enerji kaynakları dışında ekonomik kalkınmayı sağlayacak araçlar arayışına girdiği biliniyor.
Suudi Arabistan’ın ekonomi anlayışındaki değişiklik ise, gelecekte tükenmesi muhtemel hidrokarbon yeraltı zenginliklerinin yerine farklı bir ekonomi politikasının ikame edilmesi düşüncesidir. Ayrıca “Suudi Arabistan’ın, “pembe hidrojen” üretmek için nükleer enerjiyi kullanmayı planladığı” da aktarılıyor.
Netice itibariyle Ukrayna-Rusya odaklı enerji krizinde, tedarikçi olarak Katar ve İran’ın öne çıkacağına ihtimal veriliyor.
Böylece yeni bir uluslar arası gündemle karşılaşılacaktır. Bu yeni durumda ABD ve müttefiklerinin, enerji tedarikçiliğinde İran’ın olası yükselişinde nasıl bir politika izleyeceği belirsizliğini korumaktadır.
Ukrayna-Rusya arasındaki gelişmelerin sadece konumlandığı bölgeyi değil, uluslar arası sistemde uzak coğrafyadaki ülkelerle ilgili tutumu da etkileyeceği kuvvetle muhtemeldir.