"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kaybolan cüzdan

Muzaffer KARAHİSAR
16 Nisan 2019, Salı
Yeni gelen bakıcının çalışkanlığı, sempatik tavırları, olumlu davranışlarıyla kısa zamanda yıldızı parlamıştı.

Her konuda temiz, titiz, dikkatli tutumunu herkes beğenmişti. Kısaca huzurevine yeni bir nefes gibi renk katmıştı. Olaylara bakış açısı, yaşlılara yaklaşımı ve yeni hizmet anlayışını çağrıştıran performansı herkesin ilgisini çekmeye başlamıştı.

Böyle tempolu, verimli, düzenli ve prensipli çalıştığının farkındaydı. Öteki bakıcılar ona: “Yeni testi suyu soğuk tutar! Bakalım ne zamana kadar dayanıp devam edebilecek?” diye kıskançlık çağrıştıran, alaylı laflar etse de yaşlıların durumdan çok memnun olduğu belli oluyordu. Her istedikleri oluyor, temizlik, tertip düzen aksamadan yapılıyordu. Selamlaşma, hal hatır sorma, sohbet etmesi yaşlıları mest ediyordu.

O her gün aynı heyecanla, yılmadan başarılı çalışmalarını sürdürüyordu. İş talep formu doldurduğunda kendine söz vermiş. “Köyümün dağlarında soğuk-sıcak demeden zorluklar içinde çalışmaktan kurtulur da huzurevinde işe başlarsam gücümün yettiği kadar azimle çalışacağım. Hem para, hem de Allah’ın rızasını kazanacağım.” diye ahdetmiş.

Onu herkes olduğu gibi kabullenmiş, çalışmalarını kıskanmadan hakkı teslim etmişlerdi. Günler bu minval üzere geçip gidiyordu. Bakıcılar, temizlikçiler, çaycılar zorda kaldıklarında yardıma çağırmak için ilk akla gelen kişi o idi. Başkasının işini yapar, nöbetini tutar, hastasına refakat eder hiç yorgunluk, bıkkınlık, usanmak hissetmezdi. Yaşlılar da her konuda onunla hasbihal eder, sıkıntısını paylaşırlar, derdini anlatırdı.

Hasta, yatağa bağımlı hoş sohbet Ahmet Amca, o bakıcıdan çok memnundu. Güler yüzle odasına girip selam vermesi, hal hatır sorması, odasının temizliği, havalandırılması, tozlarının alınması aksatılmadan yapılması, yemeğinin düzenli ve yedirilmesi, beden temizliğinin aksatılmaması… Velhasıl kendi evladı olsa bu kadar özenle hizmet etmeyeceğini söylerdi.

Ahmet Amca, giymediği yeleğini karyolasının başına heybe gibi yarısı ön tarafa yarısı da arka tarafa gelecek şekilde asardı. Yeleğin ön tarafında iki cebi vardı. Birinde pembe işlemeli mendil, öteki cebinde gümüş köstekli bir saati vardı. Zaman zaman çıkarır, kurma kolunu kıvırır kurar, saate ve mendile bakarak içini çekerdi: “Her gün bu saati biteviye kurmaktayım.  Yar’e gideceğim vakte bakıp durmaktayım.” söyler, saati itina ile yeleğin cebine koyardı...

Bir gün başka bir görevliyle haber göndermiş “Müdür Bey, bana uğrasın!” demiş. Kendi bakıcısı köyden “yeni işin hayırlı olsun.” diye ziyarete gelen arkadaşlarını uğurlarken rastladığımda Ahmet Amca, nasıl? diye sordum. “Bu gün neşesi yok. Morali oldukça bozuk gibi duruyor. Benimle konuşmak istemedi.” deyince hallolur, merak etme, sen misafirlerinle ilgilen derim.  

Bize de çay getirdi. İlk defa çay servisi yaptığından olacak, biraz çekingenlik, tedirginlik vardı. Çayları sunarken heyecandan eli titriyor, yüzü terliyordu. Misafirleri gittikten sonra kata beraber çıktık. Ahmet Amcanın suratından düşen bin parça gibiydi. Yalnız görüşmek istedi. Oda da yalnız kaldığımızda cüzdanın kaybolduğunu, yeni bakıcıdan şüphelendiğini söyledi. İhtimal vermediğimi, yok yere bühtan etmenin mahsurlu olduğunu söyledim.

Muhtemel bu gün gelen yeni bakıcının ziyaretçilerine de bozuk çalmıştır! Nasıl olduğunu sordum. Karyola başlığının arka tarafına gelen yeleğin cebinden kayboldu dedi. Bakıcısına bir arkadaşını da alıp gelmesini söyledim. Karyolayı öne çektik. Yerde Ahmet Amcanın kahverengi deri cüzdanı göründü. Cüzdandaki paraları saydık, sorduk, eksik yoktu. Hepimiz derin bir nefes aldık! 

Ahmet Amca çok mahcup olmuştu! “Yeleğin cebine koyarken yere düşürmüşüm. Kusura bakmayın…” dese de çok sevdiği, dikkatli, çalışkan bir bakıcıyı zorda koymanın üzüntüsü ve ezikliği yüzünden okunuyordu…  Olabilir, anlamında sözlerle yanlışı düzelttik, durumu normale çevirip çıktık.

Bakıcı durgunlaştı. Mahzunlaştı bir vaziyete girdi. Yeni çalışan olduğu için ona biraz ayaküstü anlattım. Yaşlı, hasta, acuze insanlar çocuk hükmündedir. Onlara sevgi, şefkat, merhametle, karşılık beklemeden gönül hizmeti vermek dinimizin emridir. Onlar bu dünyada misafirdir. Hatalarını, kusurlarını hoş görmek, her zaman şefkat, merhamet, muhabbeti ve sabrı elden bırakmamak gerekir. Benzer anlamda yaptığımız sohbetler, bir musibetin ibret dersi olarak hatıralarda yerini almıştı.     

Okunma Sayısı: 1634
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali

    16.4.2019 13:54:51

    Muzafferbey yaz dostum yaz okur ve paylaşırız.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı